İstanbul'da yaşarken vakit buldukça Fenerbahçe’nin maçlarına gitmeye çalışırdım.
Hafta içi oynanan Fenerbahçe- Gençlerbirliği kupa maçına bir arkadaşımla birlikte gittik.
Hava çok soğuktu, akşama kadar yağmur yağmıştı, üstelik Ramazan ayındaydık.
Maç saati ile iftar saati çakıştığı için stada girmeden birer köfte ekmek yaptırdık iftar oldumu da karnımızı doyuralım diye.
Nihayet maç başlamış Kadıköy semalarında ezanın sesi duyulmuş, oruçlu olanlar iftarını açmıştı.
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadının eski açık tribünlerinde maçı izliyorduk.
Havanın soğuk olması nedeniyle ayakta maçı izliyorduk.
Fenerbahçe maça çok iyi başlamıştı, yanlış hatırlamıyorsam maçı da 5-0 gibi bir skorla kazanmıştı.
Maçın daha ilk çeyreğinde köfte ekmeklerimizi yerken bulunduğumuz tribünden galiz küfürler içeren tezahüratlar yapılmaya başlandı.
Takım iyi oynamasına rağmen bu küfürlere anlam vermekte zordu.
Nihayet yanımızdaki seyirciye dönerek dedim ki; “siz de bizim gibi iftarınızı burada açtınız, neden küfürlü tezahürata eşlik ediyorsunuz?”
O arkadaşta, “seyircilere(kalabalığa) katılmak için, yoksa bu tezahüratın tasvip edilecek bir tarafı yok” diye cevap verdi.
Sonra kendisinden rica ettim, yanındaki seyirciye de aynı soruyu sormasını.
O da aynı cevabı verdi; “toplum psikolojisi böyle bir şey, ayak uydurmaya çalışıyoruz…”
Bende kendisine bu toplum psikolojisinden çok daha öteye “sürü psikolojisi ile ifade edilir” dedim.
Ve ekledim; tribün liderlerinin attığı sloganlara katılmak mecburiyetinde değiliz. Üstelik daha yeni orucumuzu açtık ve zaten takımımız iyi oynuyor, goller de atıyor…”
O insanlar bana hak verdiler ve maç bitene kadar bir daha gol sevincinin dışında tezahürat yapmadık.
Bu hatıramı neden anlattığımı futbolla ve siyasetle ilgili olan herkesin çok iyi anladığını düşünüyorum.
Son zamanlarda olur olmaz yerlerde sloganlar atılarak, hükümetin ya da muhalefetin lehine ya da aleyhine protestolar yapılmaktadır.
Bu protestolar hangi tarafın işine geliyorsa o taraf doğru mu yanlış mı diye sorgulamadan, olup bitene alkış tutuyor.
En baştan şu düşüncemin altını kalın harflerle çizerek ifade etmek istiyorum.
Bu ülkenin camilerine, okullarına, kışlalarına ve spor salonlarına siyaset sokan, işine geldiği zaman alkış tutan her kim varsa bu güzel ülkenin “birliğine” büyük zarar veriyordur.
Bu saydığım mekânlar, siyasetin merkezinde asla ve kata olmamalı!
Her düşünceden insanların maçlara gittiğini biraz kafası çalışan insanın bilmesi lazım!
Bunun demokratik hakla falan bir ilgisi yoktur!
İki takım taraftarının bile aynı tribünde maç izlemediği/izleyemediği statlarda siz neyin protestosunu ediyorsunuz?
Bir yazarı sosyal medyada şöyle bir laf etmiş ve kullanıcıların büyük bir çoğunluğu sanki ilk defa bunu duyuyor gibi balıklama atlayarak, alkış tutup paylaşmış.
O gazetecinin ifadesi şöyle idi;
“Devlet ve hükümet aynı şey değildir. Hükümet yıkıldığında devlet yıkılsa Atatürk öldüğünde Türkiye yıkılırdı. İnsanlar devletinin yanında hükümetin karşısında olabilir.”
Yani demeye getiriyor ki; statlarda hükümeti eleştirmek gayet doğal, demokratik bir tutumdur!
Ne kadar yanlı, ne kadar sıradan ve ne kadar düşüncesiz edilmiş bir laf.
İnsanların demokratik haklarını aradığı yerler camiler, kışlalar, okullar, stadyumlar, spor salonları değildir!
Bu mekânlar her düşüncedeki insanların birlikte gittikleri yerlerdir.
Demokratik hakların kullanıldığı yerler, Sandıktır, miting meydanları, sandık, özel siyasi toplantılar, medya gibi yerlerdir.
Bizim ailede hasta Fenerbahçeli olan insanlar var, fakat kimisi iktidarı kimisi muhalefeti destekliyor.
Şimdi iki Fenerbahçeli kuzen maça birlikte gidemeyecek mi?
Ya da gittiler, birisi iktidarı protesto ederken öteki muhalefet için mi sesini yükseltecek?
Onun içindir ki bende şu teklifi ederek katkı sağlayım istedim protesto için statlara gidenlere ve bu demokratik bir haktır diyen sağduyudan uzak kişilere!
O teklifim şudur!
Maç izlemek için stadyuma gelenlere girişte sorulsun;
İktidarı mı destekliyorsun yoksa muhalefeti?
İktidarı destekleyenleri bir tribüne, muhalefeti destekleyenleri de başka bir tribüne yollayarak “futbol seyircisinin demokratik haklarını savunmasının önünü açabilirsiniz!”
İbadet mekânları insanların manevi yönünü iyileştirmek için varlar, okullar çocukların eğitimi için, kışlalar ülkeyi korumak için, statlar ise eğlencenin, keyfin yaşandığı ve stresin atıldığı yerler olarak vardırlar; lütfen bu mekânlara günlük siyasetinizi sokmayın!
Daha Türkçesi; bu güzel ülkeye kötülük etmeyin!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…