(O halde ey insanlar!)
Allah tarafından, geriye dönüşü mümkün olmayan o müthiş Gün gelip çatmadan önce, gelin şimdiden Rabbinizin çağrısına uyun!
Çünkü o Gün ne sığınılacak bir yer bulabileceksiniz, ne de suçlarınızı inkâr edebileceksiniz. (Ne de aleyhinizdeki delilleri karartabileceksiniz.)(Şura: 42/47)
“İlahi hakikatlere eyvallahı olmayanın,
Ruz-i mahşerde eyvahları çok olur.”
“Bin aydan hayırlı” olduğu Rabbimiz tarafından tescil edilen Kadir gecesini içinde barındıran günlerdeyiz.
Müslümanlar olarak “Cebrail aleyhisselam ve meleklerin yeryüzüne ineceği” böylesi bir gecenin heyecanını duyuyor muyuz?
“Tan yeri ağarıncaya kadar selamet/esenlik/kurtuluş/kutluluk/ bağışlanma/ kurtuluş fırsatı/esenlik müjdesi” Tarifsiz bir mutluluğun formüllerinin geleceği böylesi bir geceyi kaçırmama gayretimiz var mı?
Dualarda (ağız dolusu ve haykırırcasına yaptığımız) istek ve temennilerimizin büyüklüğüne baktığımızda, ortaya koyduğumuz gayret ve çabalarımız gülünç kalmıyor mu?
“Evladım!Bu yürüyüşle korkarım sen o köye hiçbir zaman varamayacaksın! Çünkü adımların küçük bu bir, ikincisi ters istikamete gidiyorsun. Çok daha vahim olanı “isteksizsin” dedi adam…
“Ama benim büyük/dağ gibi mazeretlerim var” dedi Müslüman…
Evladım! İnsanlar genellikle şu iki büyük hatayı çok yapar:
Birincisi:
Vefasızlığa mazeret uydurmak…
Hasta yatağında veya morali bozuk, sıkıntısı büyük; maddi manevi desteğine ihtiyacı olan bir Müslüman kardeşinin, -seni dört gözle bekleyen- kardeşinin çağrısına zamanında cevap vermeyip ileri bir zamanda onu gördüğünde döktürdüğün gülünç mazeretler…
-Fırsatım olmadı, zamanım yoktu, meşguliyetler çoktu, unuttum doğrusu, gelecektim ama… “Özrü kabahatinden büyük” böylesi anlamsız cümleler sakın kurmayasın!
Eşeklik ettim, affeder misin beni de daha dürüstçe olur. Büyük olasılıkla affeder seni…
İkincisi:
Duyarsızlığa mazeret uydurmak…
“Allah ve Rasulü’nün çağrısına” ilgisiz, duyarsız, vurdumduymaz, tembel, üşengeç davranıp ve bu halini yıllarca sürdürdükten sonra sana “Neredeydin?” diye sorulduğunda, kendini kandırmaktan öte bir işe yaramayacak geçersiz mazeretler…
-Çalışıyoruz, meşgulüz, çoluk çocuk geçindirmedeyiz, dünya meşgalesi bizi Senden uzaklaştırdı, kulluk sözleşmesini unuttuk, şeytan ayarttı, nefis daralttı… Bunlar senin gözünü boyayan kumdan kaleler. Bu mazeretlerle “Rabbin huzuruna sakın çıkma!”
“Gaflete daldım uyandır beni Rabbim” de… Af ve merhameti sınırsız olan yitirmez seni.
Cadde ve sokaklarda, kahve köşelerinde boş boş zaman öldüreceğine “Rabbinin seni görmek istediği zamanda görmek istediği yerde bulunmaya gayret et!”
Ramazan ayının bu son günlerini gaflet uykusunda geçirmemeye çalış. Kim bilir belki bu “son fırsatındır.”
“Rabbinize yönelin…”(Zümer: 39/54) çağrısına can simidi gibi yapış. Ve,
İstikametini düzelt,
Adımlarını sıkılaştır,
Ölü toprağını at üzerinden!
Rabbim!
Geldim ben, getirdim paslı yüreğimi,
Kalpler Senin kudret elinde,
Ey Musavvir!
Kalbime İslami bir suret giydir,
Beni razı olacağın gibi şekillendir…
05 Nisan 2024 Cuma akşamı idrak edeceğimiz “Kadir gecesinin” tüm İslam âleminin huzur ve barışına vesile olacak “kader gecesi” olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum…