Yusuf KAMBUR

“Herkes kendi şakilesine göre iş yapar.”

(06 Şubat 2024 Salıyı Çarşambaya bağlayan gece)

“Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ayetlerimizin bir kısmını göstermek için götüren Allah’ın şanı çok yücedir. 

Sadece O’dur her şeyi hakkıyla işitip gören.”

(İsra: 17/1) 

Her şeyi işiten, gören, bilen, her şeye gücü yeten Yüceler yücesidir O. “… Dikkat edin, yaratmak da emretmek/yönetmek de O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah sonsuz bereket kaynağıdır.”(Araf: 7/54)

Rabbimizi gereği gibi tanıyabilsek, anlayıp kavrayabilsek tüm tartışmaları bir kenara bırakıp O’nun Cemal ve Celal sıfatlarının yeryüzündeki tecellilerini seyredip şükür kanatlarımızı ardına kadar açmaz mıydık?

Ne zaman olmuş, nasıl olmuş, neyle gitmiş, ruh ve bedenle mi gitmiş, orada bir mescit varmış-yokmuş, göklere nasıl çıkmış, İsra kısmını Kur’an’da anlatmış da Miraç kısmını neden anlatmamış gibi -topu taca atan- cümlelerle zaman öldürmek yerine İsra suresine odaklanıp;

“… Biz o malum müşahedeyi/mucizeyi/rüyayı/muhteşem görüntüleri ve Kur’an’daki lanetlenmiş ağacı da bir imtihan aracı kıldık…”(İsra, 60) ayetine baksaydık maksada daha kolay ulaşırdık.

Yüce Mevla, her an bizi imtihan etmektedir.

O, doksan dokuz İsim ve sıfatıyla tüm duyu organlarımıza ayrı ayrı mucizeler/deliller, ibret vesikaları “Rabbinizden görecek gözler/gönüller”(Enam, 104) göndermiştir.

Kâinatın akıllara durgunluk veren muhteşem uyumu ve yasalarıyla bize deliller göstermiştir. “Yedi gök, yer ve bunların içindekiler (hepsi ve her şey) O’nu tesbih etmektedir…”(İsra, 44)

İnsanın bizzat kendisinde cereyan eden ve henüz çözülemeyen yapısıyla yani ayet-i insan ile bize uyarıcılar göndermiştir. “… Onlara hem kâinatın uçsuz bucaksız ufuklarında hem de kendi iç dünyalarında ayetlerimizi göstereceğiz.”(Fussilet: 41/53) 

Ve “en yüksek hikmet hazinesi”(Kamer: 54/5) Kur’an’ın ayetleriyle...

Dediler ey aziz Hakka gidelim,

Cemali ba-kemali seyredelim.   (Risaleyi Kudsiyye)

Eğer biz O’nun ayetlerini “dura dura, düşüne düşüne, sindire sindire”(İsra: 106) okumuş olsaydık “saygıdan iki gözü iki çeşme secdelere kapanırdık.”(İsra, 109)

Ama Şeytan “sesiyle/vesvesesiyle bizi sarsmış, kulluk makamından indirmiş,”(İsra, 64) ayartıcı benliğimize kul köle yapmıştır. 

Zamanın adı ahır zaman,

Zor zaman, ağır zaman,

Gözleri kör, kulağı sağır zaman…

Rabbini gereği gibi tanıyamayan kimse “Allah sevgisini, Allah korkusunu, Allah’a saygıyı, Allah’a ait değerlere hürmeti” de anlayamaz. Allah’ı anlayamayan, ona saygı göstermeyen bir insan, bir toplum;

-Onun kitabına, kitabın ayetlerine saygı gösterir mi? Onun emir ve yasaklarına saygı gösterir mi?

-O’nun Peygamberlerine, onların öğrettiği ve örneklik ettiği hakikatlere hürmet gösterir mi?

-O’nun mübarek kıldığı zamana, mekânlara hürmet eder mi?

-O’nun saygıdeğer ve dokunulmaz kıldığı insana hürmet eder mi? 

Etmez… 

İşte en açık örneği “Siyonist İsrail ve Gazze de yaptıkları.”

Siyonist zihniyet otuz bine yakın Müslümanı şehit etmiş, iki katını yaralı, yorgun, evsiz barksız, aç, açıkta bırakmış… Kolunu kanadını kırmış.

Gözü çıkmış çocuklar, yerlerde sürüklenen yaşlılar, hakaretler, aşağılanmalar, enkaz altında kalanlar…

İki milyar Müslüman âlemi bırakın zalimin zulmüne engel olmak, tuzağını başına geçirmek, gök kubbeyi dar etmek mazlum kardeşlerine “yardım dahi gönderemiyor.”

Bu, bizi derin derin düşündürmeli değil mi?

Zalimin zulmüne engel olmak şöyle dursun ona “kalben buğz/nefret bile edemiyoruz.” Mallarını “boykot” edemiyor,  olup bitenleri sadece seyrediyoruz.

İsra ve Miraç hakikatini idrak eden, bu geceye erişen her bir Müslüman “mümin kardeşlerinin acısını yüreğinde hissetmiyorsa” önce buna tövbe etmeli, bunun için iman tazelemelidir.

Mekke, Medine, Mescid-i haram neden suskun bu zulüm karşısında? Mescid-i Aksa neden matem içinde? İki milyar Müslüman ne işle meşgul bu gece?

“Ehl-i Küfür” şeref ve haysiyetimizi yerlerde süründürürken biz birbirimizle didişmeye daha ne kadar devam edeceğiz? “Bir birimizi taşlamaya, eleştirmeye, yerden yere vurmaya, dinin dışına atmaya” daha ne kadar devam edeceğiz? 

Dinin sahibiymiş, koruyucusuymuş havalarıyla bizim gibi düşünmeyenleri dalaletle suçlayıp “Ehlisünnet listesinden” çıkaracağız?

O kutlu Elçinin “La ilahe ilellah diyenden elinizi çekin!” ikazına daha ne kadar duyarsız kalacağız? 

Yüce Allah’ın İsra suresinde inkârcılara gösterilmesini istediği yumuşaklığı biz Müslüman kardeşlerimize neden gösteremiyoruz?

(Ey Muhammed!) Mümin kullarıma söyle (inançlarını paylaşmayan kimselerle) konuşurken, gönül incitmeden, kaba ve kırıcı davranmadan, sözün en güzelini söylesinler…”(İsra, 53)

Sonuç ve değerlendirme:

Bu gece ve her gece tövbe istiğfarı arttıralım.

Zalimin zulmüne ortak olmayalım.

Zalimi, zalimleri ve destekçilerini unutmayalım.

Mazlumu unutmayalım. Kardeşlik hukukuna riayet edelim.

“Boykot” hakkımızı mutlaka kullanalım.

İmanımızı, kulluğumuzu, ahlakımızı gözden geçirelim.

Not: 

(06 Şubat 2023) Depremlerinde kaybettiğimiz tüm kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz. 

Gecemiz hakkımızda hayırlara vesile olsun inşallah…

 

 


İSRA VE MİRAÇ

İSRA VE MİRAÇ

5.02.2024 09:38:00

749