“65 yıllık bir ömre 500 yıllık bir hayat sığdırdım” diyen Galip Erdem 10 Mart 1930 yılında Rize’nin Fındıklı İlçesinde dünyaya geldi.
Milliyetçi camianın önemli düşünce, kalem ve mücadele insanlarından olan Galip Erdem, Rize’nin Fındıklı ilçesinde "Ofluoğlu" adı ile bilinen bir aileye mensuptur.
Babası, Rasim Bey, annesi ise Zekiye Hanımdır.
Ailenin tek çocuğu olan Galip Erdem, İlkokulu Fındıklı 11 Mart ilkokulunda bitirdi.
Ortaokulu, babasının memuriyeti dolayısıyla Bitlis ve Siirt gibi illerde tamamladı.
Babası Erzurum Narman nahiye müdürlüğüne tayin edilince, Erzurum’da başladığı lise öğrenimini 1949'da pekiyi derece ile bitirdi.
8 Kasım 1951’de başlayan yedek subaylık görevi, 31 Ekim 1952’de teğmen rütbesiyle bitti.
27 Nisan 1953’te PTT Genel Müdürlüğü Ankara Yenişehir Şubesi'nde başladığı memuriyetini, Maliye Bakanlığı Millî Emlâk Genel Müdürlüğü, GİMA T. A. Ş. ve İETT'de sürdürdü. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.
1958-1960 yılları arasında Türk Ocakları Merkez Heyeti'nin yayın organı olan “Türk Yurdu” dergisinin genel yayın müdürlüğünü yaptı.
Bayındırlık Bakanlığı'nda Tevfik İleri’nin müşavirliğini yaptı.
Millî Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda müşavirlik, Başbakanlık Plan ve Prensipler Dairesi'nde danışmanlık gibi görevlerde bulundu. 24 Şubat 1982’de emekli oldu.
Daha sonra avukatlığa başladı ve altı yıl bu mesleği sürdürdü.
Galip Erdem 12 Eylül Askeri Davasından sonra Mamak’ta görülen ünlü “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının” avukatlığını üstlendi.
1987’de Merzifon Yağlı Tohumlar A. Ş.'de yönetim kurulu üyeliği ve Konya Şeker Fabrikası'nda denetçilik yaptı. 1987 yılında Sosyal Güvenlik Eğitim Vakfı'nın başkanlığını üstlendi.
15 Ağustos 1989’da Namık Kemal Zeybek’in bakanlığı döneminde Kültür Bakanlığı APK Başkanlığına APK uzmanı olarak tayin edildi. Daha sonra üçlü kararname ile Bakanlık Müşavirliğine getirildi (17 Eylül 1990). Bu görevde iken 10 Mart 1995 tarihinde yaş haddinden emekli oldu.
1966’da evlenip, 1974’te boşanan Galip Erdem’in 1969 doğumlu Bilge Erdem adında bir kızı vardır. 12 Mart 1997’de Çarşamba gecesi saat 22.10’da Ankara Gazi Hastanesi'nde vefat etti. Cenazesi 14 Mart 1997 Cuma günü öğleyin Kocatepe Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi.
“Türk milletini sevmekte birleşenler, birbirlerini sevmekte birleşmeğe de mecburdurlar” sözünün sahibi olan sahibi Galip Erdem, Türk Milliyetçilerinin hem hocası, hem ağabeyi hem de rehberi oldu.
Bugün sosyal medya aracılığı ile merhum Galip Erdem daha geniş kesimler tarafından da tanınır olmuştur. Kendisine ait yüzlerce söz, sosyal medyada paylaşılmaktadır.
O sözlerinden bir kaçını da ben makaleme almak istedim.
“Suçların hesabı yalnız mahkemelerde verilmez. Allah ve tarih huzurunda sorulacak hesaplar da vardır.”
“Vatansız bir adam dört kelimeyi yan yana getirdi mi, bir numaralı vatanperver kesiliyor!” “Korkaklar cesur, ahlaksızlar ahlaklı oluyor! İşin en acı tarafı, yüzyıllardan beri devam eden bu oyunun ne zaman biteceğini de kimse bilemiyor!”
"Okumayı, düşünmeyi, hakikati araştırmayı ve en fenası, birbirimizi sevmeyi bilmiyoruz."
"Türk milliyetçileri, devletsiz bir milletin yaşayamayacağı ve korunamayacağına inanırlar. Devletin yıpranmasına, güçsüz duruma düşmesine hiç tahammül edemezler."
"Düşmanlıkları Türklük sevgimizedir."
"Kalemler, midenin emrine girmiştir. Şahıs ve zümre menfaatleri ön plânda, memleket menfaatleri geridedir. Sadece midelerin konuştuğu, yalanın saltanat sürebildiği bir sahada ahlâk ve faziletin lâfı olur mu? Ama, sıra edebiyata geldi mi, üstümüze yoktur!"
"Kendi milletimize inanmak, onun mümtaz vasıf ve kabiliyetlerinden şüphe etmeksizin, devamlı yücelmesini, büyümesini istemek düşüncesi ve hareketi Türk milliyetçiliğidir."
"Türklüğe kötülük edenlerle elbette dövüşülecektir."
“Rahat bir ömür sürmenin en kestirme yolu cahilliktir. Dönen dolapları görüp de kahrolmamak istiyorsanız, tavsiye ederim; cahil kalınız!”
Görüyoruz ki, büyük kafalar öldükten sonra bile derse devam ediyor; Galip Erdem’de o kişilerden biriydi.
Merhum Ayvaz Gökdemir’in Galip Erdem’le ilgili değerlendirmesini de almak istedim makaleye.
"Neslinin en kabiliyetli yazar ve düşünürü idi. Mantık gücünü yalın muhakemesine karşı durmak imkânsızdı. Yüksek ahlaki seviyesi çok geniş ve derin kültürü büyük hafızası ile erişilmez bir zirveydi.”
Acar Okan, 2007 yılında “Türk Yurdu Dergisinde” “Milli Tepkiler ve Yükselen Milliyetçilik” başlıklı yazısının, Galip Erdem’in düşünce dünyasını kaleme aldığı kısmında şu önemli tespitlere yer verir.
Pek çoğunuz rahmetli Galip Erdem ağabeyi tanırsınız ama belki "Teorilerini" bilmeyeniniz vardır. Hem rahmetliyi analım, hem de bu teorileri anlatalım.
1-"Ağrı Dağı" Teorisi: (Daha önce de yazmıştım); kendi ifadesi ile anlatıyorum: "Bizler DÂVA’yı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk, bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu ama küçük (!) bir noksanımız olduğunu fark ettik: Dâva’yı dağın eteklerinde unutmuştuk. Meğer biz dâvayı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız..."
2- "Dönen döner" Teorisi: Bir kere dönen, ilerde tekrar dönebilir; döneklere dikkatli davranın.
3- "Bırak meçhûl kalsın" Teorisi: Başkalarının sizi sevip sevmediğini ve hakkınızdaki kanaatini ille de öğrenme merakına kapılmayın; belki üzücü bir sonuçla karşılaşırsınız... Bırakın meçhûl kalsın, böylesi daha iyidir.
4- "Kazık" Teorisi: Başkalarının yediği kazık sizi uyarmaya yetmez; ille de bizzat kazık yiyerek ders alırsınız.
5- "Keman çalma" Teorisi: Kim bilmediği işi yaparsa veya bilmediği konuda konuşursa, hayatında eline hiç almadığı kemanı çalıyor gibidir...
6- "Metafizik mâceraperest" Teorisi: Hayatın asla bilinemeyecek yönlerini araştıran, ruhlar dünyasına dalan, insanlığın bütün sırlarını çözmeye kalkan tipler metafizik mâceraperestlerdir.
7- "Kompartıman" Teorisi: Bazılarının beyni bölüm bölümdür, kompartımanlara ayrılmıştır; kompartımanlar arasında bütünlük, geçiş ve iletişim yoktur; beynin bir bölümünün ak dediğine diğer bölüm kara diyebilir.
Rize’nin bu mert evladının, kocaman bir beyni ve ondan da büyük bir yüreği vardı.
Başta Tercüman ve Yeni İstanbul olmak üzere pek çok gazetede köşe yazıları; Türk Yurdu, Orkun, Ötüken, Ocak, Devlet, Töre ve Sözcü dergilerinde makaleler yazdı.
Onlarca kitap kaleme aldı.
Kitaplarından bazıları şunlardır; Türk Kimdir? Türk Nedir? Milliyetçilik ve Sosyalizm Üzerine Mektuplar, Ülkücünün Çilesi, Suçlamalar.
Binlerce konferans verdi.
Yakın tanıyan arkadaşlarının ifadesi ile; “hepsinden önemlisi sohbetleri doyumsuzdu.“
Erken denecek yaşlarda vefatı Türk düşünce hayatı açısından çok büyük kayıp olmuştu.
Galip Erdem kendisinin büyük bir gayenin vasıtası olduğunu ifade eder ve şöyle der;
“İnsan vardır, kendini dünyanın mihveri sanır. İnsan vardır, kendini aşan büyük bir gayenin vasıtası olduğuna inanır. Ben inananlardanım!”
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…