Turizmin devletler için ehemmiyetini hatırlatmaya gerek yok her halde. “Bacasız sanayi” diye bahsedilen turizmin gelişmesi için özel gayret sarf eden ülkeler var. Ve neticede milyonlarca turisti ülkelerine çekip para kazanıyorlar.

Türkiye, bulunduğu coğrafya itibarıyla bu noktada şanslı ülkelerden biri. Bir yanda deniz, bir yanda yayla, bir yanda tarihî eserler ve şehirler. Bize düşen bunları en iyi şekilde korumak ve tanıtmak. Bunu yapabildiğimiz ölçüde dünya turizminden aldığımız payın daha artacağına kimsenin şüphesi olmasın.

Peki, turizm noktasında sahip olduğumuz imkânların farkında mıyız? Ya da sahip olduğumuz fırsatları değerlendirebiliyor muyuz? Dünya âlem şehirlerden uzaklaşıp köy ve yaylaları tercih ederken; biz yüzlerce yaylamızı turizm noktasında cazibe merkezi haline getirebiliyor muyuz?

Elbette turizm adına yaylaların ya da köylerin bozulmasını, tahrip edilmesini ve paraya pula feda edilmesini talep etmiyoruz. Öncelik bu güzelliklerin korunmasında olmalı.

Herkesin bildiği üzere turizmin gelişmesi biraz da yol sayesinde olur. Ulaşılamayan yerlerde çok güzel yaylalar olsa ve bunlar tanıtılmasa bir fayda olur mu? Meselâ, Karadeniz’in birbirinden güzel yüzlerce yaylası vardır. Her biri diğerinden güzel bu yaylalar yeterince turist çekemiyor. Yabancı turist bir yana, yerli turistlerin bile çoğunun bu güzelliklerden haberi olmuyor. Bunun en büyük sebebi, ihtiyacı karşılayacak seviyede yolların olmaması. Daha önce de değişik vesilelerle ifade etmeye çalışıldığı üzere yollara değil, yolsuzluklara itiraz edilmeli ve ediliyor. Türkiye’yi idare edenler çoğu zaman yaptıkları yollarla övünüyorlar. Elbette yapılan her iyi işle övünülmeli. Ancak yayla yollarımızın övünülecek bir yanı yok maalesef.

Misal olsun diye hatırlatalım: Geçen gün bir vesile ile Rize’nin güzel yaylalarından biri olan Huser Yaylası’na gitmeye niyetlendik. Çamlıhemşin, Ayder’e kadar yollar gayet güzel, asfalt... Ayder’i geçip Huser’e doğru ilerledikçe 2 ya da 3 km beton yol var. Ondan sonrası için; Avusor Yaylası ve Huser Yaylası yoluna ‘yol’ demek mümkün değil. Esasında gayet geniş yol yapılmış, ama yolun bakımı yapılmadığı için her yer delik deşik. Taşlar ortaya çıkmış... Su, dere ve ırmak geçişlerini aşmak mümkün değil. Yolun kötülüğünü anlatmak mümkün değil, ancak görülerek yaşanır. Binek otomobillerin gitmesi mümkün olmadığı gibi arazili çift kabinler bile zorlanıyor. Her gün, her hafta yüzlerce ve belki de binlerce turistin gittiği, gitmek istediği bir yaylanın yolu böyle mi olmalıydı?

Huser Yaylası’nda bulunan ve turistlere yaptıkları ikramlarla gelir elde eden yaylacılar, yolların yapılmamasına anlam veremiyorlar. Gerçi bu yollar zaman zaman tartışmalara konu olan ‘yeşil yol’ olarak düşünülmüş. Tabiî ki çevre ihmal edilmemeli, ama var olan yolun bakımının yapılmamış olması ne ile izah edilebilir ki? Yolu yapmak yetmiyor, düzenli şekilde bakımlarının da yapılması icap eder. Esasında yollar ‘yolsuzluk yapılmadan’ yapılmış olsa, bakıma dahi ihtiyaç duyulmayabilir. En başta bu yollar yapılırken su kanalları ve duvarları yapılmış olsa bir daha bakım ihtiyacı olur muydu? Aynı yollardaki duvarlara bakılacak olursa, duvar aralarındaki beton harçların döküldüğü hemen görülür. İşin ehli olan bu harçlarda yeteri kadar çimento kullanılmadığını ve yol yapılırken ‘yolsuzluk’ yapıldığının farkına varır.

Netice olarak yol yapılsın, ama yolsuzluk yapılmasın. Yol problemi olan elbette sadece Huser Yaylası değil. Çayeli, Senoz Vadisi ve yaylalarındaki pek çok yol kullanılamaz durumda. Bu yollara el atılmadan yayla turizminin gelişmesini beklemek mümkün değil. Başta Rize Valiliği olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve diğer ilgili kuruluşların, Rize İl Özel İdaresi’nin yayla yollarını gündeme almasını ve gereğini yapmasını temenni ve talep ederiz. Yollar yapılsın vesselâm.


cemil
29.09.2021 17:49:08
tebrikler hoş geldiniz

Bu yollarla turizm olmaz

Faruk ÇAKIR

29.09.2021 11:03:55

441