Yanlış yapılan yoruma cevap verdi..

Din ve siyaset, ne zaman ikisi beraber kullanılsa gerek toplumun, gerekse devletin belirli kesimlerinde ciddî bir elektriklenme meydana gelir.

TEFEKKÜR 12.12.2013 21:04:04 79 0
Yanlış yapılan yoruma cevap verdi..





Hasan GÜNEŞ
Din ve siyaset, ne zaman ikisi beraber kullanılsa gerek toplumun, gerekse devletin belirli kesimlerinde ciddî bir elektriklenme meydana gelir. Her ikisinin de müntesipleri ve taraftarları kendi sahalarını korumak, varlıklarını bağımsız olarak devam ettirmek için hemen müdafaa vaziyetini alırlar. Hakikatte her ikisinin sahası ve kulvarı farklıdır. Ancak her birinin diğerinden istifade edeceği yardımlaşacağı hususlar sayılamayacak kadar çok olduğu için zaman zaman makamlar karışmaktadır.

Müdafaa vaziyetinin kavgaya dönüşmesinde en önemli sebepler istifade etme ve yardımlaşma gibi hususların hükmetme, yönetme ve ehlileştirme gibi maksatlara dönüşmesidir. Ya da böyle vehmedilmesi ve zannedilmesidir.
Gerçekte halka hizmetkâr siyaset ile dinin özellikle İslâmiyet’in hedef ve maksatları birbiriyle rekabet ve kavga etmeyecek şekilde farklıdır. İslâm’ın, makam-mevki gibi rekabetlerin söz konusu olmadığı ahirete birinci, dünyaya ise ikinci derecede bakması siyaseti her zaman rahatlatan hususlar olmuştur. Fakat zaman zaman her iki sahada da merkezde olmayan anlayışlar din ve siyasetin karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur.
Şüphesiz her ikisinin tek merkezde olduğu Dört Halife devri gibi dönemler de mevcut. Bu dönem bir ideal olmakla beraber şartların değişmesi ve geçen zamanın da teyid ettiği gibi “Selef-i Salihinden başka, siyasetçi, ekserce tam müttakî dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttaki olanlar, siyasetçi olmazlar.”1 prensibiyle aynı merkezde toplanması zorlaşmıştır. Ayrıca gelişen demokrasi ve hürriyetler, temel hakların asgarî müşterek olarak toplumda destek bulması gibi faktörler ile ikisinin de aynı merkezde toplanma ihtiyacını nisbî olarak azaltmıştır.

HAKLAR VE HÜRRİYETLER
Semavî dinler hak ve hürriyetleri savundukları ve tarih boyunca firavun ve nemrutlara karşı çıktığı için otoriter yönetimler tarafından hep karşı cepheye oturtulmuşlar ve rakip olarak görülmüşlerdir. İlk Hıristiyanlar birkaç asır içinde karşı oldukları Roma’yı mağlûp etmişler, ancak değişen çok fazla bir şey olmamıştır. Çünkü gücü ele geçirdikten sonra kısa zamanda devletleşmişlerdir. Devam eden asırlarda baskı, zulüm ve sömürüde Roma’dan geri kalmadıkları görülmüştür. Hıristiyanlığın kısa zamanda devletler tarafından hazmedilip, eritilmesi ya da dönüştürülmesinde “Hazret-i İsâ Aleyhisselâm dünyaca hâkim ve sultan olmadığından…”2 hakikatı önemlidir. Bu sebeple prensipler ve hükümler hariçten alınmıştır. İslâm dini ise ilk yıllarında olduğu hep mazlûmun, ezilen ve fakirin yanında olması dolayısıyla sadece bulunduğu bölgede değil dünyaya hükmeden bütün güçlerin hedefinde olmaya devam etmektedir.
Haberleşme, ulaşım ve ticaret araçları sayesinde bir köy kadar küçülen dünyada, gelişen hadiselerde ve rekabette dış güçleri ve derin hesapları asla ihmal etmemek gerekir. Bu güçlerin tesirini yok etmenin yolu ise gerek dinî gruplarda gerekse devlet yönetiminde şeffaf ve demokratik karar mekanizmalarının tesis edilmesidir. Basın hürriyeti de vazgeçilmez şartlardandır. Şahıs merkezli yönetimler ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar dış güçlerin ve derin mahfillerin tesirinden kurtulamazlar. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri şahıs merkezli yönetim yerine meşveret ve şûrânın tesisi için şöyle der: “Eski padişahların irâdesini, Ermeni rüzgârı ve ecnebî havası veya vehmin vesvesesi esmekle çevirebilirdi. O da, sükûta rüşvet-i mâneviye olarak, birçok ahkâm-ı şeriatı feda ediyordu.”3
Bugün gerek devlette ve gerekse dinî gruplarda yaşanan en önemli problemlerden birisi de, İslâmî yaşantının toplumun yüzde altmış-yetmiş gibi bir ekseriyete gelmeden siyasete dâhil olmasından kaynaklanıyor. Şuurlu bir çoğunluğun olmaması, gerek dışarıdan ve gerekse derin mahfillerden müdahale, yönlendirme, baskı ve provokasyonları her zaman mümkün hale getiriyor. Zaman zaman yönetimdekiler ve gruplar iktidarlarını ve mevcudiyetlerini devam ettirebilmek için ciddî tavizler vermek zorunda kalabiliyorlar. Tavizler de hep millî ve manevî değerlerden olmaktadır. Taviz vermemek ve istikamet üzere olmak için cemaatlerin şuurlu çoğunluk hâsıl oluncaya kadar siyasete mesafe koymaları ve din adına siyasete girmemeleri gerekiyor. Şüphesiz yüzde altmış-yetmiş ekseriyette de yine birinci maksat ahiret olacağını ihmal etmemek gerekir.

OTORİTERLEŞME TEHLİKESİ
Hz. Ali (ra) zamanında başlayan meşhur adalet-i mahza ve adalet-i izafiye tartışmaları bugün de aktüalitesini muhafaza ediyor. Bugün devletler ve müesseseleri terör ve anarşi gerekçesiyle bütün dünyayı izlemekte sınır tanımıyor. Hâkimiyetin, kontrolün ve mahremiyete müdahalenin en önemli unsurlarından birisi de izleme ve gözetleme olmuştur. Orwell’in “1984” isimli romanında halkın tamamını potansiyel suçlu kabul ederek izleyen ve dinleyen yönetim “Büyük ağabey seni izliyor” temasını zihinlere kazımıştı. Şimdi devletler Orwell’in bile hayallerinin ötesine ulaştı. Bugün siyasî ve askerî ittifaklar ve karmaşık ilişkilere sahip devletler elde ettikleri bilgilerin ne kadarını süper güçlerle paylaşıyor ve ne kadarını kendinde muhafaza edebiliyor, ayrıca devlet içinde de kimlerin elinde dolaşıyor sorularına cevap vermek gerçekten zor.
Otoriter devlet ve yönetimin yöneticiler tarafından her zaman nefsânî bir cazibesi vardır. Kişiler daha önceden şiddetle karşı çıktığı otoriter anlayışı zamanla çeşitli bahanelerle benimsemeye başlar. Kendi iktidarını devamlı hale getireceğini düşünür. Hâlbuki otoriter yönetimle ayakta kalınsaydı, öncekiler gitmez o da gelemezdi. Artık dönüşüm başlamış ve devlet çarkı onları da hazmederek kendine benzetmiştir. Bu sebepledir ki, herkesin şikâyet ettiği anayasalar ve demokratikleşmeye engel yapılar bir türlü değiştirilemezler. Bir kısım insanlar için ifrat ve tefritler her zaman mümkündür. Daha önceden isyan noktasına geldiği devlet, artık kutsal ilân edilir. Hâlbuki önceki ile sonrası arasında çok da fark yoktur. Devletleşme ve otoriterleşme belirli bir yerde durdurulamazsa daha da genişleyecektir. İç ve dış mihrakların da tesiriyle zamanla dinî grupların da kontrol altına alınmasıyla sonuçlanacaktır. Ayrıca devlet aracının ilerde kimin elinde olacağının da hiçbir garantisi yok…

KUR’ÂN’IN ELMAS HAKİKATLERİ
Dinî grupların ve cemaatlerin en önemli vazifelerinden birisi de İslâmiyet’in halkın nazarındaki yüksek makamını muhafaza etmektir. Birer hizmet aracı olan müesseseler ve siyaset, uğruna her şeyin feda edilebileceği ana hedef haline gelmemelidir. Bediüzzaman Hazretleri siyasete, makam ve mevkiye olan tavrını izah ederken şöyle der: “Elmas gibi hakikatleri, ehl-i dünyanın nazarında cam parçalarına inmesin.”4 Din nasihattir, irşattır ve tebliğdir. Bu sebeple dine her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan halkın nazarında, dindar insan imajı daha berrak olmalı ve suizanlara ve yanlış değerlendirmelere asla sebebiyet vermemelidir. Zarurî ihtiyaçların dörtten yirmiye çıktığı, şan-şöhret ve enaniyetin, makam ve mevki rekabetinin zirveye çıktığı bir zamanda halkın nazarları ve bakış açısı artık çok daha farklıdır. Neredeyse bir asırdır sürdürülen karalama kampanyasının da neticesi olarak, İslâm dininin ya da dindar insanların esas maksatlarının ahiret olduğunu sathî nazarla fark etmek zorlaşmıştır. Onun için belirli bir kesimde dine karşı bir soğukluk mevcuttur. İslâmî kimlikle yapılan siyasî mücadele bu soğukluğu ve mesafeyi daha da arttırmaktadır.
Din ve siyasetin vazifelerini gerçek manada yapabilmesi için: Risale-i Nur’daki, siyasete olan mesafe, istibdada karşı mücadele, demokrasi, hak ve hürriyetlerin savunulması şeklinde özetleyebileceğimiz istikrarlı çizgi daima muhafaza edilmelidir. Aksi takdirde mevcut hak ve hürriyetler muhafaza edilemeyeceği gibi memleket iç ve dış mihrakların oyun alanı olmaktan da kurtulamayacaktır.

Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 53.
2- Mektubat, s. 421.
3- Münâzarât, s. 40.
4- Kastamonu Lâhikası, s. 186.


YeniAsya.com.tr 
Anahtar Kelimeler:

Hızır Hop Vefatının 4. Yılında Anıldı

Kur'an-ı Kerim'i Yüzünden Güzel Okuma Yarışması İl Finali Tamamlandı

Rize’de 7. İl Geneli Hafızlık İcazet Merasimi Düzenlenecek

Pazar'da Mevlid-i Nebi Haftası Etkinliği

Rize'de "Hz. Peygamber ve Aile Hayatı" Konulu Konferans Düzenlenecek