Tarih: 16.10.2014 13:42

Ülkeleri kim yönetiyor?

Facebook Twitter Linked-in

Zannediyoruz ki, güç bütünüyle seçtiklerimizin elinde. Aslında öyle arzu ediyoruz ve bu arzumuzu da gerçek diye kabul ediyoruz.
Meselâ, ABD’yi yöneten kimdir? Obama mı? (Bir zamanlar Irak, Ortadoğuyu işgalinden dolayı ABD’ye yönelen nefretleri etkisiz hale getirmek için Obama’nın başına Hüseyin ibni de konmuştu!)
Haydi öyle de olsa, ABD’de Obama’nın her dediği mi oluyor? Yoksa o, sadece ABD yönetiminin bir unsuru mu? ABD’yi; Anayasa, Kongre, anayasal kuruluşlar, Pentagon, lobiler yönetmiyor mu? Şöyle soralım:
Obama hükümetinin elindeki güç ne kadar, bu saydıklarımızın ne kadar? ABD’den İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya, Çin’e, Maçin’e uzanalım: Onların temel meselelerindeki bütün kararlarını alan yalnızca başkanları, başbakanları, hükümetleri değildir. Genel politikaları devletler, sistemler belirler. Hükümetler, seçilenler icra makamındadırlar. O politikaları icra ederler.
Bana sorarsanız liderler, seçilenler “hakikî reis-i cumhur” değil, birer kukladırlar! Rejim, sistem ne derse onu yapıyorlar! Burada önemli olan rejim ve sistemin müstebit mi, hürriyetçi mi olup olmadığıdır!
Gelelim İslâm âlemine ve bilhassa Türkiye’ye:
Genel ve temel politikaları devlet, yani, rejim, yani, Anayasa, kanunlar belirlemiyor mu? Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar vs. bu rejimin, bu sistemin dışına çıkabilirler mi? Anayasa’ya aykırı (ufak, tefek delmelerin dışında), kanunlara aykırı icraat yapabilirler mi?
Türkiye’nin rejimini, Anayasasını Kemalizm, “Atatürkçülük” oluşturmuyor mu? İlkokul müdürlerinden Millî Eğitim Bakanı’na, Tarım müdüründen, Tarım Bakanına, Dışişleri memurundan, daire başkanından bakanına kadar kim rejimin, anayasanın, kanunların haricine çıkabilir, çıkıyor?
Çıkanlar olursa (Demokratlar) gibi, darbe ile onları hemen alaşağı etmiyorlar mı? Veya, “kapatma dâvâsı” açarak, tehdit ederek, boyunlarına boyunduruk vurarak rejime, sisteme itaatlerini sağlamıyor mu?
İşte, Bediüzzaman, çağın psiko-sosyal yapısını, rejim, sistem, bilim ve felsefik yapısını çok iyi okuduğu ve tesbit ettiği için, “Yüzde 60-70 tam mütedeyyin (takvalı) olmadıkça dindarlar iktidar olmaya çalışmasın!” demişti. Dine, imana, Kur’ân’a hizmet siyasetle olmaz demişti. Zira, siyaset, idare, yönetim, Süfyanizmin yıkıcı ve yırtıcı rejimine, Kemalizme hizmet eder, ediyor! 
Öyle değil mi? 12 senedir, hangi dindar, müttaki, takvalı, sofi ilkokul, ortaokul, lise müdürü, ilçe, il millî eğitim müdürü, bakanı, öğrencinin, okulun, eğitim sisteminin giyimini, kuşamını, tüzüğünü, kanununu dindarlaştırmış, değiştirmiş, dönüştürmüştür?
Bilâkis, kendileri değişmiş, dönüşmüş!
Bilâkis, Kemalizm din dersine, Arapça’ya, Kur’ân derslerine girmiş.
Bilâkis, Kemalizm dersleri-eskiye nazaran-yüzde 15-20 arttırılmış.
Onun için, “İlahiyatçı, din kültürü dersi öğretmeni büst açılışı yapmıştır!”
Başkalarını aldatmayı bir parça anlamak mümkün! Ama, insan kendi kendisini nasıl aldatır?
Ali FERŞADOĞLU(Yeni Asya ) 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —