Tencereyle “müzik icra ederek” iktidar olunamaz

Aslında siz ne demek istiyorsunuz?”

YÖREDEN HABER 18.06.2013 08:31:31 89 0
Tencereyle “müzik icra ederek” iktidar olunamaz












Türkiye’deki iç siyaseti ve dış politika tartışmalarını oldum olası sevmiyorum. Bana çok sığ geliyor. Tartışılan konular o kadar teoriden, bilgiden ve bilimsellikten yoksun ki hep kısırdöngü içerisinde ve kahvehane muhabbeti çerçevesinde geçiyor.
İç siyasette siyasî partiler kavgadan nemalanmayı, siyaset yapma zannediyorlar. “Hemen bir kavga çıkaralım. Bir iki beylik laf edelim. Bakalım pastadan ne almışız” zihniyeti.



Dış politikada ise bol komplo teorileri üretiyoruz. “Bekleyin Suriye geliyoruz. 48 saatte Yunanistan’ı alıyoruz. Orta Doğu’ya şekil veriyoruz. Rusya ile Çin bir araya geldi. ABD ayvayı yedi. Zaten Batılılar Libya’ya emperyalist emeller için gider. Türkiye insanlık için. NATO ile Şangay İşbirliği Örgütü’nü Türkiye bir araya getirir. Böylece Batı ile Doğu’yu güvenlik alanında bütünleştiririz…”

Sonra haklı birkaç gazeteci çıkar. “Yıllar önce yazdığım bir yazı bugün içinde geçerli görüyor musunuz?” diye yazı yazarlar. Ben de bunlara bakarak, yukarıdaki olguları/olayları/yaşananları hatırlarım.

Yani siyasetçi soruna ilişkin çözüm üretmez. Akademisyen somut öneriler sunmaz. Sunsa da işe yaramaz. Gazetecilerin teori ile uğraşması gerekmez. Nasılsa birkaç yazıyı tercüme ederiz, birkaç basın kuruluşundan derleriz. Sonra bunları birleştiririz. İran’ın içyapısını bilmeye gerek var mı? Yok, ama yorum yapabiliriz. İran’dan başlarız, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, İran, Afganistan derken, analizlerimizde dünyanın çevresini birkaç yüz defa turlamışızdır.

Aşağıdaki komşularım tencere çalınca aklıma bu düşünceler geldi.




Laik, Kemalist, CHPli, Ulusalcı, İşçi Partili, solcu veya kısaca AK Parti muhalifi herkes birleşmiş bir yandan çevreci adı altında gösteriler düzenliyor, diğer yandan akşam namazının hemen ardından tencere ile müzik icra ediyor. (Bu sayede akşam namazını kaçırmak mümkün olmuyor.)



Fakat bu kesimin bir hatası var, ki bana göre hayatî önemde. Mevcut iktidarı devirmek, kendilerini iktidara taşımak istiyorlarsa, liderleri ve elitleri oturup gerçekçi, mevcut iç ve dış dünyanın gerçeklerine uygun “parti programı, stratejileri, somut adımları, somut önerileri” hazırlamaları gerekiyor.



CHP’nin dış politikasının temel ilkeleri ne? Bu sorudan önce şunu sormalıyız: CHP’nin ideolojisi ne? Liberal, Kemalist, Ulusalcı, solcu... Dış dünyayı nasıl görüyor? Yabancı sermayeye nasıl bakıyor? Kürt sorununa nasıl bakıyor? AB üyeliğine karşı mı? Ezilen, mazlum Türkiye insanı için hangi sosyal, kültürel, ekonomik, malî stratejiler öngörüyor? Üniversitelerde eğitim kalitesini nasıl düzeltecekler?

Bu soruları çoğaltabiliriz. Peki, bu soruların cevapları var mı? Aslında CHP’lilere bakarsanız cevapları var. Bence net cevapları yok. Bir öğrencimin konferansta söylediği gibi: “Hoca, bir öyle diyorsunuz, bir böyle. Kafam karıştı. Aslında siz ne demek istiyorsunuz?”

Bu soru gibi, CHP’nin söylemleri, davranışları, duruşları kafamızı karıştırıyor.

Bu haliyle CHP, iktidarın alternatifi olamaz. O zaman neden tencere ile müzik icra ediyorlar? Bu sayede iktidarı devirmek için... Bence yol yanlış…

Yıllardır söylüyorum. MHP, CHP, Saadet gibi siyasal partiler, kendi bakış açılarını yeniden gerçekçi verilere oturtarak belirlemelidirler.



Eski söylemleri üzerinden programlarını belirlemeye devam ederlerse, daha çok kaybederler.



AK Parti de “Gösterilerden yeterli dersi aldık” diyor, ama aldıkları yönünde bir söyleme sahip değiller. Raporlar çıkıyor. Gösterileri planlayanlar üzerine yoğunlaşan, özeleştiriden uzak ifadelere yer veriyorlar.



AK Parti kendisine çeki düzen vermek zorundadır. Evet, dünyadaki gelişmeleri okuyorlar… Uluslararası sistemi okuyorlar… Ancak artık kişiler üzerinden, rakamlar üzerinden Türkiye’yi kurgulamaktan vazgeçmeliler. Kurumsal, sistemsel, yapısal sorunlar üzerine yoğunlaşmalı, “otoriter olma” algısını yıkmalı, katılımcı demokrasiyi inşa etmeli, kendi yandaşlarına ulufeler dağıtıyor görüntüsünden hızla uzaklaşmalıdır.

İktidarlar kapsayıcı olmalı. İstişareye açık olmalı. Liyakata önem vermeli. Kendi algı dünyalarında yaşamayı bırakmalı. Siyaset yapmamalı. Siyaset ilmine göre hareket ederek, insanların gönüllerini fethetmelidir.


Türkiye, aslında yıllar öncesinden bu anlayışı benimsemeliydi. Elitler, üniversite hocaları, siyasetçiler, gazeteciler v.b. olarak olayları kapsamlı bilgiye dayalı olarak, teorik temelde analiz etmeliyiz.

Bu sözüm gazetelerin genel yayın yönetmenleri için de geçerlidir. Çünkü günümüz yapısında medya kuruluşlarına çok büyük görevler düşmektedir. Medya, hem gerçekçi şekilde olayları değerlendirmeli, hem de ileriye dönük projeksiyonlara da izin vermelidir.


PROF. DR. ERTAN EFEGİL(Yeni Asya)