Doğa Karadeniz bölgesinde özellikle Rize ve ilçelerinde ki tarihi konakların mazileri ve yapılışlarında ilginç rastlantılar.
Hemşinliler geçen yüzyılın başında Rusya, Polonya, Almanya’ya gidip pastacılık, fırıncılık öğrenmiş, kazandıkları parayla orada gördükleri konakların benzerlerini doğdukları topraklara yaptırmış.
MİMARİ ÖZELLİKLERİNE BUGÜN DAHİ HAYRAN KALNIYOR.
Bir zamanlar Tahran’da lokanta işleten, İzmir’de pastacılık yapan sahibi olan Hacaloğlu Ailesi de, dış cephesi ateş tuğlasından örülü, içerisi ahşap bir konak inşa ettirmiş. 10 odalı yapının yanına, artan malzemelerle Deliemet Konağı yapılmış. Her ikisi de kaderine terk edilmiş. Koçi ve Melik lakaplı ailelerin Konaklar Mahallesi’ndeki konakları ahşaptan yapılmış, demir aksamları Rusya’dan getirtilmiş. Ortak özellikleri, hemen hemen hepsinin merkezi bir baca ve mutfak sistemine sahip olması, geniş ahırlar, odalarda banyolar bulunması. Bu konaklardan sadece birkaçı üzeri örtülüp, korumaya alınmış durumda. Diğerleri doğanın yıpratıcı etkileriyle karşı karşıya. Yine Meliklere ait taş göze dolgusuyla yapılan büyük bir beyaz konak var. İç döşemeleri ahşap. Üst kattaki odalardan birindeki el işçilikleri göze çarpıyor.
BÖLGEMİZ ADETA KONAKLAR İLE ÇEVRİLMİŞ
* Yukarı Vice’de, Aliefendi, Halilefendi, Reyhanoğlu, Şeref’in evi ve Ofluoğlu konağı * Mikrun-Kavak’ta Hacıelimler, Sağırlar, Pelitler ve Ertançlar konağı * Habak köyünde Hacıömer Efendi, Hacı İdris Efendi ve Sarıoğlu konağı * Küşüve köyünde Kozizler, Mazikler, Çolakoğulları, Köseoğlu konağı * Ayrıca vadinin üstlerindeki Ortan, Çinçiva, Mollaveyis, Amokta ve Başhemşin’de de konaklar bulunuyor.
SONUÇ
Konaklar, Fırtına Vadisi’nin sahip olduğu kültür varlıkları arasında belki de en önemlileri. 13’üncü yüzyıl Ceneviz yapısı Zilkale bir restorasyon faciasına kurban verildi. 40 kilometre yukarısındaki Kale-i Bala’nın duvarları çökmek üzere. Geriye kemerli taş köprüler ve konaklar kalıyor. Konakların da acilen kurtarılması gerekiyor. Bazı konak sahipleri evlerine gözü gibi bakıp korumuşsa da diğerleri tehlikede. Mülk sahiplerinin ya da Kültür Bakanlığı’nın harekete geçmesi gerekiyor. Konaklarda eski zaman hikayeleri dinleyerek, büyük şöminelerin etrafında oturmak, odalarında Fırtına Deresi’nin sesiyle uyumak eminim ki birçok kişi için bir hayal. O nedenle bu konakların turizm faaliyetiyle, otel, pansiyon gibi birer konaklama merkezine dönüştürülmesi, elbette iyi bir restorasyonla, mümkün. Şimdilik başka türlü bir kurtuluş yolu gözükmüyor.