MURAT ÜMİT HİÇYILMAZ
Yazarımız Murat Ümit Hiçyılmaz bu kez de farklı bir konuyu ele aldı. Tarihimizde Rize-Pazar'da o dönemlerde önemli yerlere gelip hizmet eden şahsiyetleri gelecek kuşaklara tanıtmak için yaptığı çok önemli çalışmalardan biride bu makaledir. Bölgemizde böyle şahsiyetler oldukça fazla olup, ya mezarları, ya anıları yada nesiller tükendiğinden gün yüzüne çıkarılmıyor. Oysa ki, bunlar bölge turizmi içinde değerlendirilecek olsa, yöre olarak kazancımız olacağı gibi geçmişe saygımızıda yerine getirmiş oluruz.
Osmanlı sarayında içinde bizzat padişahın kendisinin de bulunduğu seçkin birkaç kişiye “Huzur Dersleri” adı altında dini ve ilmi sohbetlerde bulunulması faaliyetleri, ta Osman Gazi dönemine kadar uzanmaktadır.
I.Murat Hüdâvendigâr bu uygulamayı resmiyete sokmuş ve resmi bir saray âdeti haline getirmiştir. Padişah III. Mustafa döneminde bu tür faaliyetler belirli program dâhilinde daha sistematik bir hale sokulmuştur. Zaten sadece Ramazan aylarında yapılan Huzur Dersleri, bu düzenleme ile Pazartesi ve Perşembe günleri yapılan özel sohbetlere dönüşmüştür. Yani söz konusu sohbet, her Ramazan ayında sadece 8 defa yapılan ve dönemin en meşhur âlimlerince tatbik edilen resmi bir kaideye bürünmüştür. İlk başlarda Ramazan ayının ilk 8 gününde yapılan huzur sohbetleri, sonradan her Pazartesi ve Perşembe günleri yapılmıştır.
Tarihi Venek Camii'nin Kitabesi : Sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat Süleyman Efendi bin el-Hac Osman. Sene 1287 (1871
‘HUZUR DERSİ VERENLER NASIL SEÇİLİRDİ’
Huzur derslerine katılacak olan saray sakinlerinin kimler olacağı bizzat padişahça belirlenir ve yine padişahın belirlediği Sepetçiler Kasrı, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Sofa Köşkü, İncili Köşk, Sünnet Kasrı, Eski Mabeyn Dairesi gibi Topkapı Sarayı'nın muhtelif mekânlarında dersler tatbik edilirdi. Huzur sohbetlerini verecek olan kişinin İstanbul müderrislerinden, talebelerinin dahi akranlarından ilimce üstün ihtisas sahibi kimselerden olmasına dikkat edilirdi. Bu yüzden huzur sohbetlerine seçilen bir âlim için bu durum büyük bir itibar ve iltifata karşılık gelmekteydi.
‘PAZARLI YASEMZADE SÜLEYMEN VEHBİ EFENDİ’
1861-1876 yılları arasında 15 yıl padişahlık yapan Sultan Abdülaziz’in 1864-1874 yılları arasında huzur derslerine katılan huzur hocalarından biri de Pazar’ın Venek (Örnek) köyünden Yasemzade Süleyman Vehbi Efendi’dir. Şimdi bu önemli şahsiyetin kim olduğu hususunu bilgimiz ışığında irdeleyelim.
Yasemzade akraba adı günümüzde pek kullanılmamakta olup, bu aile Kantoğlu ailesi olarak daha meşhurdur. Bu aileden Süleyman Vehbi Efendi başta olmak üzere Ahmet Fatih Efendi, Mehmet Ziyaeddin Efendi, Mehmet Hamdi Efendi ve İsmail Hakkı Efendi gibi büyük âlim ve ilim adamları yetişmiştir.
‘KİMDİR…..’
Süleyman Vehbi Efendi, 1825 yılında Yasemzade Hacı Osman’ın oğlu olarak Venek köyünde dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini köyündeki camide babasından almıştır. Günümüzde Venek köyünde ayakta kalmış olan eski cami, bu cami olmayıp, sonradan 1861 yılında bizzat Süleyman Efendi’nin hayır eseri olarak yapılmıştır. Yani babasının yaptırmış olduğu bir önceki eski cami ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. 1839 yılında henüz 14 yaşında iken eğitimi için Rize’ye gitmiş ve burada Hacı Alaeddin Efendi’nin müderris olarak başında bulunduğu medresede esaslı bir tahsile başlamıştır. 6 yıl boyunca bu medresede Mantık, Adab, Meani ve Fıkıh dersleri alan Süleyman Vehbi Efendi, 1845 yılında tahsilinin devamı için İstanbul’a gitmiştir.
Eğitimlerine İstanbul’da aralıksız devam eden Vehbi Efendi, 1858 senesinde İstanbul Müderrisi rütbesine sahip olmuş ve altı yıl sonra Huzur Dersleri Muhataplığı’na tayin olmuştur. 1868 yılında Fetvahane’ye atanmış, bir yıl sonra Bâb-ı Fetva’da ders vermeye memur edilmiştir. 1873 yılında aşama aşama yükselip, günümüzdeki profesörlüğe tekabül eden müderrisliğin en yüksek birimi olan “Süleymaniye” mertebesine erişmiştir. Sarayda Sultan Abdülaziz’in padişahlığı dönemine denk gelen on yıllık huzur hocalığı görevinin sonlanmasına binaen Trabzon Mevleviyeti’ne yani müderrislikten bir sonraki rütbeye tayin olmuştur. Bu görevinden hemen sonra Trabzon naibi olmuş, 1875 yılında ise Erzurum naipliğine atanmıştır. 1878’de Edirne Mevleviyeti makamını doldurmuş ve 1884’de Şeyhülislamlık bünyesinde bir çeşit denetleme kurulu olan Meclis’i Tetkikat-ı Şer’iyye üyeliğine seçilmiştir.
‘MECİDİ NİŞANI İLE ÖDÜLLENDİRİDLİ’
1888 yılında Haremeyn-i Muhteremeyn Pâyesi kendisine tevcih olunmuş ve üçüncü rütbeden Mecidî nişanı ile ödüllendirilmiştir. 1897 yılında Anadolu Kazaskerli Yardımcılığı görevini ifa etmiş ve Temmuz 1910’da ilmiye maaşına bağlanarak emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra köyüne dönen Süleyman Vehbi Efendi, bir yıl sonra 1911’de vefat etmiştir. İstanbul’a tahsil görmek için birlikte yola çıktıkları köylüsü, sonradan mezarını kümbet şeklinde türbeye dönüştürmüştür. Türbe duvarında kimliğinin, doğum ve ölüm yıllarının yazılı olduğu levha zamanla yok olmuştur. Oğlu Mehmet Hamdi Bey de, huzur hocalığı yapmıştır.
Görüldüğü gibi Venek köyünden Kantoğlu akrabasından yetişen Süleyman Vehbi Efendi, zamanına göre çok yüksek mertebelere nail olmuş mühim bir şahsiyettir. Bu tip önemli ilim ve din adamlarını tanımak ve tanıtmak hepimizin görevi olmalıdır.