RİZE’NİN EVVEL ZAMANINDAN FIKRALAR
YAĞABİLİR DA YAĞMAYABİLİR DA
Medet Rakıcı, Yüksek Denizcilik Okulundan ayrılmış fakat denizciliğe karşı olan sevgisini kaybetmemişti. Arkadaşları onun bu konuda merak ve kabiliyetini bildikleri için bir gün hava tahmininde bulunmasını isterler. O da ufuklara bakar bakar ve şu cevabı verir:
--Yağabilir de yağmayabilir de...
AFKURMA!
Rize’nin Çiftekavak köyünde yaşlılara mahsus kahvede yaşlılar oturup eski anılardan bahsederek vakit geçirirler. Bir gün ihtiyarlardan birisi:
-İçinizde gelininden memnun olan var mı? diye bir soru atar ortaya. Kimseden ses çıkmaz, yalnız bir ihtiyar.
-Ben gelinimden memnunum diye cevap verir.
Bunun üzerine diğerleri:
-Gelinin sana ne yapıyor ki ondan memnunsun? diye sorarlar.
-Gelinim bana afkurma der.
Kahvedekiler:
-Yahu sen deli misun, bundan memnun olunur mi?
-Öyle demayun, gelinum bana ya afkur desaydi...
1950’YE ANCAKA GELDUK
Yaz ayları Turist Otelin bahçesi oldukça renkli simaların bulunduğu rakı sofralarının saatlerce sohbet edildiği serin bir yer olarak revaçtadır. Yine böyle bir akşam Hüseyin Memişoğlu eski bir arkadaşı Hamza Demirel’i yemeğe davet eder. Hamza dinlemede, Hüseyin ise devamlı anlatmaktadır. Yan masada Arif Suyabatmaz, Hamza’ya seslenir.
-Allah sabırlar versin Hamza ne alemdesin?
Demirel:
-Ancak 1950’lere geldik. Daha kırk senemiz var.
DİKİNE DURAMAYIRUM
İki Rizeli bir gün Beyoğlu’nda kafayı çekmişler, yolda yürürken zayıf mayıf bir delikanlıya toslamışlar.
-Biraz dikkatli yürüsenize.
-Yürümezsek ne olur?
Bu taşlamanın kasti olduğunu anlayan delikanlı, yavaşça gözlüklerini cebine koyduktan sonra bir yumruk birine bir yumruk da öbürüne yerleştirmiş.
Yerde yatanlardan biri, biraz canlandıktan sonra öbürüne:
-Ula Memet vursana oğa...
-Anasini ağlatacağum ama dikine duramayirum.
TUTTUNUZ
Ekrem Orhon Rize milletvekilliğine aday olur, seçimi kazanamaz. İkizdere yoluna baş koymuştur. İkizdere’ye gider. Tüm halk:
-Biz seni tuttuk Reis baba der.
Ekrem Orhon:
-Evet tuttunuz. Çiş yaparken şeyinizi tuttuğunuz gibi...
PERHİZ
Milli güreşçi Necati Morgül bir ara kalbinden rahatsızlanır.
Doktorlar kesin ve sıkı perpiz uygulamasını isterler. Ayrıca istirahat ve yorulmamak da var tabii.Yemeklerin tarifinde iki adet ızgara köfte ve salata vardır, kesinlikle ağır yemek, fazla yemek yasak.
Necati ne yapsın dayanamaz. Doktorun tarifesini uygulamak için kendince bir yol bulur: Yarım kilo kıymadan ikiyüz ellişer gramlık iki köfte.
NE DÜĞÜNÜ?
Recep Herem bir gece aniden bir düğüne sanatçı olarak götürülür. Ne düğünü olduğunu bilmez ama oradaki insanları şakalarıyla eğlendirir. Program bittiğinde “Allah bana da böyle düğün nasip etsin” der. Bütün salon gülmeye başlar. Niye güldüklerini anlamayan Recep, kulisteki düğün sahibine sorar, adam da:
-Düğün, sünnet düğünüdür der.
İDARE EDUN
DP döneminin renkli kişiliklerinden biri olan Hasan Tez, bir gün kürsüde konuşurken DP milletvekilleri laf atarlar, ilkokul mezunu olduğunu yüzüne vururlar. Tez, Karadenizlilere has hazır cevaplılığı ile:
“Beyefendiler, şu mecliste tahsilsiz olan iki kişiyiz. Biri Genel Başkan, biri de ben, bizi de idare edin” der.
RUSLARDAN DAVACIYIK
Siyasilerden biri Rize’nin bir beldesini ziyarete gittiğinde etrafındakilere bir isteklerinin olup olmadığını sorar. Belde sakinlerinden biri:
-Bi şikayetumuz vardur ama sizden değil, hahu Ruslardan şikayetçiyiz der.
Siyasi kişi :
-Ruslardan niye şikayetçisiniz, ne yaptılar size?
-(Rize’ye yatırım yapılmadığını anlatmak için) Ne yaptiler var mi? Habu yollari yillar evvel yaptiler, bi gelup bakmadiler, yaptuğumuz yollar ne durumdadur diye!
Fatih Sultan KAR / İST