Rize’nin, Kalkandere Çağlayan köyünden olan, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Mezunu emekli TRT, Kameraman, Muhabir ve Editörlerinden olan, yazar Tahir ORHAN’ın TRT’de görev yaptığı 32 yıllık hatıralarını, “TRT TRT OLALI” 360 sayfalık kitap ismiyle okuyucularıyla buluşturdu.
HABER: BAYRAM ALİ KAVALCI
Kitabının içeriğiyle ilgili konuşan, Rizeli Eğitimci yazar Tahir ORHAN, “Öncelikle bu ikincisi İsmail Kahraman Kültür Merkezinde gerçekleşen, 2. Rize Kitap Fuarında yer almama katkı sağlayanlara teşekkür ediyorum. Yazar okur buluşması altında 2019 yılı Ocak ayında basımı gerçekleşen, TRT TRT OLALI isimli anı ve inceleme kitabımın imza gününe ve 2.Rize Kitap Fuarı etkinliklerine gösterilen ilgiden mutluluk duydum. Edebiyata ilgim ilkokul sıralarında başlamıştı. Ortaokul, lise arından DiI ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, bu sahaya bodoslama dalmam için iyi bir fırsat sunmuştu bana. Bu ilk kitap, benim TRT'deki anılarımdan oluştu. Çok da güzel şeyler sunmayı bekliyordum ancak son zamanlarda anılan gölgede bırakacak çok önemli şeyler oldu TRT'de. Onlarla ilgilide anılarımı da kitabımda bulacaksınız. Önce ilk bölüme koymayı düşündüğüm ama sonradan akıcılığı bozar düşüncesiyle ikinci bölümde sizlere sunmaya çalıştığım bilgiler, TRT ile ilgilenenler için bir belge mahiyetindedir. İletişim Fakültesi, Yüksek Okulları ve hatta İletişim Liseleri öğrencileri gazeteciler, yazarlar ve yarım yüzyıllık bir kurumu merak edenlerin yararlanabileceği önemli bilgiler var burada... Bir de tabi, normal sıralamada 6 tane olması gerekirken tam 11 genel müdür değişti bu kurumda; işte bunların hikâyelerini de benim anılarım arasında karışık bir şekilde bulabileceksiniz. Bu kitabın ismi “Bir Haber Kameramanının Anıları” iken neden “TRT TRT Olalı oldu? Bir kere, İkincisi daha iddialı bir isim, aynı zamanda da daha anlamlı. Önce sadece anılarımı kaleme almaya başlamışken, o kadar çok şey oldu ki TRT'de, isim değiştirmek de kaçınılmaz oldu. Bu kitap, bazılarına göre taşra sayılsa da bize göre önemli bir kent olan ama yine merkeze uzaklığı da bir gerçek olan Trabzon'dan görebildiklerimden ibarettir. Tabi ki suyun başında olsaydım, her gün TRT koridorlarında neler görecektim neler. Fakat yine de çok şey gördüm. Çok gezdim, çünkü atalarımız “Gezen çakal yatan kurttan iyidi”r demişler. Ben de öyleyim işte. Sınıra 300 - 500 metre mesafede, çoktan adı konulmuş “Basın Tepesi ”ne çıkmak için ilk gün izin vermediler. Çünkü yoğun bombardıman altındaydı sınır. Ertesi gün, sadece o tepeye, o da görünmeden ulaşmamız gerekiyordu. Ulaştık da. Hendekler kazılmış bir tepe idi burası. Kameramızı, kendimizi ve her şeyimizi gizlememiz gerekiyordu. Önce yeleklerimizi giyip miğferimizi taktık. Ardından mikrofonu alıp, bir ıslık sesi uzağımızda patlayan bombaları ve ardındaki gerçeği anlatmaya koyuldum. Sesler, insanın insana attığı bombaların sesleri, o kadar güçlü idi ki, bulunduğumuz yerde ürperiyorduk. Bir merminin sekmesiyle hedef olabilecektik. Olmaz dediğimiz şey de oldu. Bir Doçka mermisi, tepemizden geçti. Az kalsın vuruluyorduk. Bunu birkaç dakika sonra şoförümüz bize söyleyecekti, çok korktuğunu da belirterek... Ancak o zaman ne büyük bir tehlike atlattığımızı anladık. Kobani idi burası, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine sadece 16 kilometre uzaklıktaydı. Ve kan gövdeyi götürüyordu.” şeklinde konuştu.