RİZELİ CERRAH HÜSEYİN AKYILDIZ’IN HATIRALARI KİTAP OLDU

*CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN RİZESPOR TRANSFERİ NASIL DİREKTEN DÖNDÜ

İNSAN 23.03.2023 10:03:36 811 0
RİZELİ CERRAH HÜSEYİN AKYILDIZ’IN HATIRALARI KİTAP OLDU

RİZELİ CERRAH HÜSEYİN AKYILDIZ’IN HATIRALARI KİTAP OLDU

*CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN RİZESPOR TRANSFERİ NASIL DİREKTEN DÖNDÜ

*LİMANINA GEMİ ÜĞRAMAYAN ŞEHİRDE KABOTAJ BAYRAMI KUTLANMAZ

Rize ilinde sağlık ve spor alanlarında büyük katkılar sağlayan Dr. Hüseyin Akyıldız hatıralarını Bir Cerrahın Hatıraları isimli bir kitapta topladı. Prof. Dr. İsmail Kara’nın basımına katkı sağladı eser Ülke yayınları tarafından yayımlandı. Akyıldız, kitapta tıp alanında çalışmalarının yanında spor başta olmak üzere çeşitli alanlarda yaşamış olduğu konulara da yer verdi. Kitapta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rizespor’a transferi nasıl direkten döndü, Kenan Evren kendisini bir toplantıdan neden kovdu, Rize’nin Efsane Belediye Başkanı Ekrem Orhon Kabotaj bayramlarına neden katılmazdı? Gibi keyifle okunacak konular yer alıyor

Kitaptan bazı hatıraları sizlerle paylaşıyorum.

İSMET PAŞA İLE DEREPAZARI HATIRASI

İlköğretimime Derepazarı İlkokulunda 1949 yılında başladım. 7 yaşındaydım. Okulda en iyi giyinen bendim. O yıl İsmet Paşa seçim nedeniyle Rize’ye gelmiş ve Derepazarı’na da uğramıştı. Bizim köyde büyük bir heyecan vardı. Kolay değil, dile kolay Atatürk’ün silah arkadaşı, ülkenin kurucularından ve lideri İsmet Paşa Derepazarı’ndaydı. En iyi giyindiğimden midir bilinmez, beni hemen bularak İsmet Paşanın geldiği yere götürdüler. İsmet Paşa bir kahvehanenin bahçesinde oturuyordu. İsmet Paşanın yanma kadar beni götürdüler. Tabi o zamanlar henüz 7 yaşında bir çocuğum, olanları tam olarak da kavrayamıyorum. Sonuçta o günler bugünler gibi değildi. Evlerde televizyon yok, haberler yok. İsmet Paşa’yı her gün ekranlarda görmek gibi bir durum yoktu. Heyecanlanmıştım, bir de İsmet Paşa beni sol dizinin üzerine oturttu. Tabi beni İsmet Paşanın yanına kadar götürenlerin de bir hesabı vardı. Paşa ya Derepazarı’na elektriğin ne zaman geleceğini sormamı istemişlerdi. Ben de, benden istenileni yaptım ve İsmet Paşaya Derepazarı’na elektriğin ne zaman geleceğini sordum. Paşa bana “Elektriği sen ne yapacaksın?” diye sordu. Şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, sonuçta karşımda İsmet Paşa vardı. Paşa durumu anlamış olacak ki benden yanıt beklemeden kendi konuşmaya devam etti ve “Tabi okumak için gaz lambası kullanıyorsun değil mi?” diye sordu. İşte bu yanıt verebileceğim bir soruydu. Ben de kendisine “3 numara lamba ile çalışıyoruz” dedim. Bana elektriğin yakında geleceğini söyledi.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN RİZESPOR’A TRANSFERİ DİREKTEN DÖNDÜ

Bu arada Rizespor’da yöneticilik işleriyle de meşguliyetim devam ediyordu. Birinci Lig e çıkmak için transfer faaliyetlerine başladık. 77-78 sezonunda Birinci Lig’e çıkmaya karar verdik. İki arkadaşı İstanbul’a Kasımpaşa’nın kalecisini almaları için gönderdik. Arkadaşlar başkanla boğazdaki lokantasında buluştular. Başkan, “Kaleciyi vermeyeceğim çünkü yönetim kaleciyi tutuyor. Ben size amatörde oynayan Rizeli Güneysu’dan bir futbolcu vereyim size çok faydalı olur, ismi Tayyip Erdoğan” dedi. Arkadaşlar yönetime telefon ettiler, biz de toplantıdaydık. ikinci başkan Nuri Akbulut, “Biz amatörlerle uğraşamayız, bize bir kaleci, bir santrafor lazım” dedi ve “amatörde oynayan bize aramaz” dedi. Biz de bu sözler üzerine bu transferden vazgeçtik. Yılar sonra Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olunca Nuri beyi İstanbul’da gördüğümde, “almadığın amatör futbolcu belediye başkanı oldu yakında başbakan da olabilir” dedim o da bana “ne bileyim böyle olacağını keşke alsaydık” dedi.

EKREM ORHON: “LİMANINA GEMİ UĞRAMAYAN ŞEHİRDE KABOTAJ BAYRAMI KUTLANMAZ

Kabotaj bayramı günü Atatürk heykeline çelenk koymak için ben protokolde başhekimlik adına dönemin sayın belediye reisi Ekrem Orhon’la birlikte giderken reis bana “limanına gemi uğramayan şehirde kabotaj bayramı olmaz, doktor ben gelmiyorum, vali beye böyle söyle” diyerek Atatürk heykeline çelenk koymaya gelmedi. Vali, “reis niye gelmedi?” diye bana sorunca, Ekrem Orhon’un söylediklerini ilettim, Vali Nihat Güner “reis doğru söylüyor” dedi. Kentte Belediye Başkanı ve Vali ile aram çok iyiydi.

YAŞAMAZ DENİLEN ÇOCUĞU TEDAVİ ETTİM

ASKERE UĞURLANMASINA TANIK OLDUM

Bir gün gece saat 04:00 sıralarında kapım çaldı. Bir saat önce doğan bir çocuğu bana göstermek istediler. Çocuk beze irilmiş, bütün bağırsaklar ve karaciğer dışardaydı. Getirenler köyüm Derepazarı’ndandı. “Hemen hastaneye götürün ben de arabayla geliyorum” dedim. Hastaneye geldiğimde hemen ameliyathaneye çıktım. Çocuğa narkoz veren arkadaş “çocuğu bir kenara koyun Doktor bey, bu çocuk yaşamaz” deyip çocuğa hiç el atmadı. Hemen bağırsaklarını ve karnını fizyolojik serumla yıkadım, karın kenarlarını zefiranla iyice sildim. Ve karnını dikmeden önce karaciğerini yerine yerleştirdim. Bağırsakları düzenli peristatik şekilde yerleştirdim ve karın

açıklığını diktim. Göbek kısmı anne karnından gelen kordon kısmı olduğundan dikiş koymadan kapattım. Çocuğun 10 gün sonra dikişlerini alarak taburcu ettim. 1996 yılında memlekete gezmeye gittiğimde çocuğu bana getiren muhtar “bu delikanlıyı tanıyor musun” deyince ben de “hayır nereden tanıyayım” dedim. “Sana o gece sabaha doğru getirdiğim çocuk, bu şimdi askere gidiyor” deyince çok mutlu oldum.

RİZE’DE HER GECE SİLAHLAR PATLIYORDU

1980 yılında Rize’de sağ ve sol olayları iyice artmıştı. Gün geçmiyordu ki silahlı bir yaralanma olmasın. Her gece silahlar patlıyordu Evde lambaları söndürüp pencere kenarında elimde silahla saatlerce bekliyordum. Gündüzleri pek silah sesi duymuyorduk. 12 Eylül sabah saat 00:15te eczaneden Yılmaz Arayıcı beni evden telefonla aradı. “Doktor ihtilal oldu, sokakta askerler devriye geziyor” dedi. Ben de hemen hastaneye geçtim. Hastane bana çok yakındı. 50-60 metre uzaktaydı. Saat 9 da Vali beyi aradım. Hastane personeli için isimlerini vererek geç: kâğıtlarının verilmesini arz ettim. Valilikteki subay bir an önce hazırlayacaklarını söyledi. Artık silah taşımama gerek kalmamıştı.

“BU GARNİZONU ON LAZLA ESİR ALIRIM” DEDİM

KENAN EVREN BENİ TOPLANTIDAN KOVDU

Bir gün Kenan Evren komutanları toplamıştı. Ben de toplantıdaydım. Kenan Paşa konudan konuya atlıyordu, kimsenin sesi çıkmıyordu. Ama bir yerde artık dayanamadım, “Komutanım ben bu garzinonu 10 lazla esir alırım” cümlesi ağzımdan çıktı. Tabi bir asteğmenin bir Korgenerale böyle bir ifade kullanması pek normal bir durum değildi. Askerliğini yapanlar bilir böyle bir durumda genelde düşük rütbelinin başına neyin geleceğini. Kenan Paşa toplantıdan çıkmamı istedi yani kovdu aslında. Tam çıkarken durdurdu, bana neden öyle söylediğimi sordu. Ben de kendisine kolordunun arka tarafındaki tellerin çalındığını söyledim. Tam bir kıyamet koptu. Bütün üst düzey komutanları topladı ve bölgeye hareket etti. Bütün ilbayları fındıklık tarafına götürdü. Kesilen bakır telleri gördü ve bütün grup komutanlarına kızarak, “karşı tarafta Rusya var, kendinize çeki düzen erin” diyerek sert tonda konuştu..

HÜSEYİN AKYILDIZ KİMDİR?

1942 yılında Rize Derepazarı Tersane mahallesinde doğdu. 1948 yılında Derepazarı merkez ilkokulunda 4. sınıfa kadar okudu. 1951’de babası Yakup Akyıldız çalıştığı devlet denizcilik şirketinin Çorum yolcu gemisiyle hacca gitti ve hac vecibesini yaparken Mekke’de vefat etti. 1952 yılında ailece İstanbul’a göç ettiler. Dedesinin (annesinin babası Hüseyin Bey) Cibali semtindeki evine yerleştiler. İlkokulu Cibali 2. Okulunda okudu. Evlerine yakın olan Fatih semtindeki Gelenbevi Ortaokulunu bitirdi. Liseyi Vefa Lisesinde okudu. Yaz tatillerinde hep çalıştı. 1960 ihtilalinden sonra, 1961 yılında önce Orta Doğu Teknik Üniversitesi şehir mimarlığı ve mühendisliğini kazandı ama şehir dışında okumak çok maliyetli olduğu için İstanbul’da İktisat ve Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünü girdi. Tarih bölümünde okumaya başladı. Annesinin ısrarı üzerine bir sonraki sene Tıp Fakültesine girmek için hazırlandı. 1962 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi imtihanım kazanarak okumaya başladı ve 1969 Haziran ayında mezun oldu. Mezun olduktan sonra hemen askere gitti. Askerlik sonrası Erzurum Atatürk Üniversitesinden Genel Cerrahi uzmanlığını aldı. Beş yıl Erzurum’da, daha sonra on yıl Rize’de görev yaptım. 1983 yılında İstanbul’a döndü ve emekli olana kadar İstanbul’da çalıştı. Halen İstanbul’da ailemle birlikte yaşamaktadır.

Sadece 350 adet basılan kitabı bana hediye eden Prof. Dr. İsmail Kara büyüğüme teşekkürler.

Fatih Sultan KAR / İST.


Anahtar Kelimeler:

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor