“Dışarıdan çay gelmese, çayımızın kıymeti artacak, fiyatı yükselecek” diye düşünüyorlar.
Faruk ÇAKIR
cakir@yeniasya.com.tr
Bayram sonrası hem yıllık izin, hem de ‘sıla-i rahim’ için gittiğimiz Rize, Çayeli, Senoz Vadisindeki köyümüzde ‘gündem’den uzak, ama ‘hayatın içinde’ günler geçirmek nasip oldu. Değişik vesilelerle ifade edilmeye çalışıldığı gibi, ‘köy’lerdeki hayat şartları, ister istemez ‘büyük şehir’lerdeki hayat şartlarından ayrılıyor. Şehirler, görünüşte ‘gündem’in içinde, çok daha hareketli; ama ‘hayatın gerçeklerinin kısmen dışında’ kalıyor.
Bazı köyler, ‘köy’ olmaktan çıktığı gibi bazı şehirler de ‘şehir’ olma özelliğini kaybetmiş durumdadır. Karadeniz’deki köyler, ekonomik şartlar gereği büyük ölçüde boşalmış, yaşlıların kaldığı ya da büyük şehirlerde yaşayanların yaz aylarında tatil için gittiği yerler haline gelmiş.
Rize örneğine bakıldığında hayat, ‘çay’ etrafında şekillenmiş durumda. Uzun yıllar bölgenin geçim kaynağı olan ve şehirlerin büyümesine temel teşkil eden çay tarımı, son yıllarda bu özelliğini de kaybetmek üzere.
Bölünen araziler, insanların sadece çay üretimi yaparak geçinmesine yetmiyor. Çay üretiminin belli aylarda ve ‘sayılı gün’lerle olması da işin rengini değiştiriyor. Bölgenin coğrafî yapısı beden gücü ile çalışmayı mecburi kılıyor ve neticede iş ‘yabancı’lara kalıyor. Hukukî alt yapısı olmasa da Rize’deki çay tarımı bölgede yaşayanların ‘Rus’ değil, gerçekte Gürcistan’dan gelen ‘turist’lerin yevmiye usûlü çalışması ile devam edebiliyor.
Meselâ, Ordu, Giresun ve Samsun’da fındık toplayanların günlük yevmiyesi 30 ya da 40 TL iken, Rize’de çay toplayan Gürcülerin yevmiyesi 70 ya da 80 TL arasında değişiyor. Gürcistan’dan gelenler için Rize, eskinin Almanya’sı gibi... Yevmiyeler yüksek, ama ‘yabancı’lar, ‘Rus’lar olmasa çaylar dalında bile kalabilir...
Köy sohbetlerinde en çok şikâyet edilen konulardan biri de ‘kaçak çay’ın Rize’ye kadar ulaşması oluyor.
Normalde Türkiye’nin çay ihtiyacı Rize’de üretilen çaylarla karşılanıp ihraç etme imkânı da olduğu halde, ‘yabancı çay’ların çok ucuz olması, Rize çayına büyük darbe vuruyor. Elbette yurt dışından gelen çaylar ‘kaçak’ olarak değil, resmî ithalat izinleriyle yapılıyor; ama vatandaş buna da itiraz ediyor. “Dışarıdan çay gelmese, çayımızın kıymeti artacak, fiyatı yükselecek” diye düşünüyorlar. Tabiî ki ‘serbest piyasa’nın hüküm sürdüğü bir ekonomik yapıda bunu yapmak mümkün değil. Çare, iyi ve kaliteli çayı üretebilmekte.
Çay üretiminde söz sahibi olan ÇAYKUR, iyi ve kaliteli çay üretebilmek için değişik çalışmalar ve araştırmalar yapıyor. Meselâ, son yıllarda ‘organik çay’ üretimi çeşitli yollarda teşvik ediliyor. Üreticilerin de kabulüyle Hemşin’den sonra Çayeli, Senoz Vadisi’nde de ‘organik çay’ üretimi başlamış durumda. Geçen günlerde Kaptanpaşa Köyünde düzenlenen bir toplantıda ÇAYKUR yöneticileri ve üreticiler bir araya geldi. Tevafuken biz de o toplantıda bulunduk. ÇAYKUR, organik çaya geçişi destekliyor. Genel Müdür İmdat Sütlüoğlu, üreticilerin dertlerini dinledi ve verimin artması için yapılması gereken çalışmalar hakkında bilgi verdi. Toplantıya katılan üreticiler de karşılaştıkları problemleri yöneticilerle paylaştı ve çare arandı.
Yönetici ile üreticilerin bir araya gelerek çay üretimindeki dertleri paylaşması ve birlikte çare araması elbette alkışlanacak bir durum. Ancak ‘organik çay’ dolayısıyla üreticilerin ‘verim kaybı’na uğradığı da belli. Bir şekilde bu kaybın telâfi edilmesi gerekir. Üretici sadece ‘sağlık olsun’ diye uzun süre verim kaybını sineye çekemeyebilir. Bununla birlikte çay üretiminde ‘zehirli gübre’lerin kullanılmaması sadece çay üretimine değil, bölgedeki, vadideki diğer üterimlere de dolaylı fayda sağlayacak. Meselâ, organik çay üretimi sonrasında Senoz Vadisinde üretilen ‘bal’lar da daha kıymetli olacak. Aynı şekilde diğer sebze ve meyveler de değer kazanacak.
Bütün bunların en iyi şekilde hesaplanması ve sağlıklı üretimin desteklenmesi lâzım. Bunu yapamadığımız sürece çok miktarda çay üretsek bile dünya pazarında müşteri bulmamız mümkün olmaz. Senoz Vadisi’ndeki toplantıda konu ister istemez ‘dere’lere de geldi. Bir üretici yapılan plansız HES inşaatlarını eleştirerek şöyle dedi: “Bu dere akar, bu vadi yaşar. Dereleri öldüren, vadiyi de öldürmüş olur. O zaman nasıl organik çay üreteceğiz?”