Karadeniz Bölgesi’nin gizemli köşelerinden biri olan Rize ve çevresinde, tarihin sessiz tanıkları olan mezarlar, ziyaretçilerini bekliyor.
ALİ AKYILDIZ(KAÇKAR53.COM)
Karadeniz Bölgesi’nin gizemli köşelerinden biri olan Rize ve çevresinde, tarihin sessiz tanıkları olan mezarlar, ziyaretçilerini bekliyor. Kimileri gün yüzüne çıkarılmış, kimileri ise hâlâ keşfedilmeyi bekleyen bu mezarlardan 14 tanesi, Rize’nin Pazar ilçesine bağlı, eski adıyla Çingit, bugünkü adıyla Uğrak Köyü’nde yer alıyor.
Araştırmacı Veysel Atacan, yazarımız Ali Akyıldız ile birlikte bu mezarlıkların tarihini araştırarak kamuoyuna önemli bilgiler sundu. İkili, hikâyesi bilinen iki mezarı anlatarak, kalan 14 mezarın da incelenmesini ve bu tarihî değerlerin ortaya çıkarılmasını talep etti.
“Sıçanoğlu Hacı Hüseyin Efendi’nin Mezarı”
Rize’nin Pazar ilçesi, Uğrak Köyü’nde (Çingit) bulunan bu mezar taşı, Sıçanoğlu Hacı Hüseyin Efendi’ye ait. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda bu bölgeden 100 asker gönderen bir ağa olan Sıçanoğlu Hacı Hüseyin Efendi’nin mezarı, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Aynı dönemlerde, bu bölgede yaşayan Ermeniler savaş nedeniyle Rusya’ya göç etmişler. 1838 tarihli nüfus kayıtlarına göre ise, köyde ve civarında herhangi bir Ermeni nüfusu bulunmuyor. Veysel Atacan, Hacı Hüseyin Efendi’nin tarihî rolünün detaylandırılarak, tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiğini vurguluyor. Uğrak Köyü’nde, bu mezar gibi 14 tarihî mezarın daha bulunduğunu ve bu mezarların tarihî belge niteliği taşıdığını ifade ediyor.
“Hasan ve Mehmet Beşeoğlu’nun Mezarı”
Bu coğrafyanın en eski mezarlarından biri olarak bilinen Hasan ve Mehmet Beşeoğlu’nun mezarı, tarihî bir öneme sahip. Osmanlı döneminde paşa ile albay arasında verilen bir rütbe olan “Beşe” unvanını taşıyan bu iki askerin mezarı, üzerindeki arma ile asker olduklarını gösteriyor.
Heyelan nedeniyle yerinden sürüklenen mezar, köyden Avukat Hüseyin Avni Ferah’ın girişimleriyle anıt mezar haline getirilmiş. Bu mezar, köye gelenlerin tarihî bir yolculuğa çıkmasını sağlıyor. Veysel Atacan’ın ifadesiyle, bu mezar taşları adeta birer tapu niteliğinde. Bu değerli mirasın, gelecek nesillere aktarılması ve korunması gerektiğine dikkat çekiyor.