Tarih: 17.01.2014 08:56

KİTABA UYMAK VEYA KİTABINA UYDURMAK!

Facebook Twitter Linked-in

“Azap gelip sizi bulmadan önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun; sonra kimse size yardım edemez. Ve bu azap siz farkında değilken ansızın gelip çatmadan önce, Rabbiniz tarafından (size) indirilmiş olanın en güzeline uyun!” (Zümer:39/54-55)

 Adem (as)’dan son peygamber Hz. Muhammed (sav)’e kadar Allah (cc) tarafından indirilen tüm dinlerin ortak adı, tevhid esasına dayanan “İslâm”’dır. İslâm teslim olmak demektir. İradeyi Allah’ın iradesine uygun hale getirmek. “Allah (cc) ne derse o olur” anlayışını tüm benliğinde yaşatmaktır.

 Bizden önceki kitabın mensupları dinleri üzerinde oynamış, ilahi mesajı tahrif etmişlerdir. Bu tahrif kelimelerin yerini değiştirmek, kitapta olmayanı kitaba ilave etmek, kitaptaki hakikatleri gizlemek ya da manayı çarpıtmak şeklinde yapılmıştır. Durum böyle olunca İslâm olarak isimlenmiş olan Allah’ın dini, Yahudilik ve Hıristiyanlık şekline dönüşmüştür.

 İsrailoğulları özellikle Hz. Yusuf’un Mısırdaki Vezirliğinden sonra büyük bir baskı ve şiddete maruz kalmışlardır. Yüzyıllar süren bu sindirme politikaları yüzünden kimlik ve kişiliklerini kaybetmişler ve aşağılık kompleksine kapılmışlardır. Bu durum onlarda büyük bir kin ve nefret birikimine yol açmıştır. Zamanla bu kini din haline getirdiler. Bu kinleşmiş din ya da dinleşmiş kin onlarda “kutsal kavim” taassubunu doğurmuş; dinlerini, kitaplarını, peygamberlerini ve hatta ilahlarını (Yehova) millileştirmişlerdir.

 Kendilerini dine, kitaba uyduracaklarına bilinçli olarak kitabı kendilerine uydurmuşlar ve kendilerini “Allah’ın öz çocukları ve sevgilileri” görmüşler, kendi dışındakileri de İsrailoğullarına hizmet için yaratılan insanlar olarak görmüşlerdir. Kendi dışındaki ırklara her türlü hile ve düzenbazlık, cana kıymayı ibadet olarak kabul etmişlerdir. Kitaba uyacakları yerde kitabına uydurmuş, kitaplarını kendilerine uydurmuşlardır.

 Müslüman olmanın şartı kayıtsız şartsız Allah’a yönelmek ve O’nun sistemine teslim olmaktır. Bu gün müslüman toplumlarda en fazla görünen eksiklik te budur. Bir şekilde kitabına uydurarak kendi eksikliklerini görmezden gelme. Çeşitli bahaneler uydurarak İslâm’ın istediği manada müslüman olduğunu ıspatlamaya kalkışmak. Ahlâksızlığını meziyet gibi göstermek.

 Her konuda “en güzel örneğimiz” olan Hz. Peygamber (sav)’in hayatına baktığımızda onun en önemli iki özelliği olarak merhameti ve güzel ahlâkı görmekteyiz. Daha vahye mazhar olmadan gönülleri fethetmiş, hâkem olmuş; Hilfu-l Fudul (Erdemliler topluluğu)  cemiyetinin en önemli gönüllüsü olmuş ve zulme karşı çıkmıştır.

 Kalem suresindeki “Muhakkak sen muhteşem bir ahlaka sahipsin” ayeti kerimesi onun peygamber olmadan önceki hayatına yönelik Allah’ın bir övgüsüdür. Ayetteki “İnne” edatı ta’lil anlamıyla okunduğunda şu mana çıkmaktadır: “Rabbim! Bu göreve niçin başkasını değil de beni seçtin?” diye sormuş ta bu sorunun cevabı şu olmuştur: “Çünkü sen muhteşem bir ahlâka sahipsin de ondan.”

 Vahiy gelmeden önceki Hz. Peygamberin hayatını Şura suresi 52. Ayeti şöyle ifade etmektedir: “…(Vahiy gelmeden önce se) kitap nedir, iman nedir bilmezdin.” İki ayeti birlikte okuduğumuzda “Ey Habibim! Sen daha kitap nedir, iman nedir bilmezken bile muhteşem bir ahlaka sahiptin.”

 Bu Mükemmel insan peki vahiyle müşerref kılınınca nasıl bir kişiliğe büründü? Hz. Aişe annemize gelip onu sorduklarında “Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an’dı” buyurmuştur. Hz. Peygamber vahiyle “Canlı Kur’an ya da Kur’an’ın insan şekline bürünmüş haline” dönüşüvermişti. Şöyle denilmiştir:

 “Yüce kitabımız Kur’an bir insan suretine dönüştürülse acaba kime benzerdi: Hz. Muhammed (sav)’e tabi ki. Peki, Hz. Muhammed (sav) bir kitap haline dönüştürülse ortaya nasıl bir kitap çıkardı? Elbette ki, Kur’an’i Kerim gibi bir kitap olurdu.”

 Soralım kendimize:

 Kitap nedir iman nedir bilmediği peygamberlik öncesinde muhteşem ve mükemmel bir ahlaka sahip olan Hz. Peygamberin kitap nedir iman nedir bilen ümmeti bu gün ahlâk bakımından acaba onun ahlâkının kaçta kaçına sahiptir?

 Onun ümmeti olmakla iftihar eden müslüman toplumu ahlâki fazilet ve reziletler konusunda acaba ne durumdadır?

 Kur’an’ın insan şekline bürünmüş peygamberin bu günkü ümmeti neden günahın, haramın, ahlâksızlığın insan şekline bürünmüş haline dönüşmüştür?

 Cevap: İslâm’a gönülden bağlanması, tüm benliğiyle İslâm’ın hayat veren mesajlarına teslim olması gereken, kitaba uyması gereken müslümanlar bir şekilde kitabına uydurarak, kitabı kendilerine uydurarak İslâm ile taban tabana zıt bir hayatı yaşadıkları için.

 Bizden önceki milletlerin illetine düşmüş, kitabın aslını değil ancak anlamını çarpıtmış, dini Allah ile kul arasında kalplerde saklı duran bir sır haline getirmiş, imana değil imaja yatırım yapmayı gaye edinmiş bir topluluk elbette buhranlara düşecektir.

 Çare: “Kişinin Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı vay benim halime (yazıklar olsun, eyvahlar olsun bana) gerçekten ben hakikatı alay konusu yapmıştım, (İslâm’ın kıymetini bilememiştim) diyeceği zaman gelmeden önce …Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun!” (Ahzab:39/56) ayeti gereği yanlış gidişe dur demektir.

                                                           

Hayırlı cumalar… 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —