Nuriye GÜNAYDIN
Yöresel yemeklerimizin anası diyebilirim. Lazcası lu, Karadeniz iklimin de yetişebilen yiyeceklerden biri, ana besin kaynağımız.
Lahanadan yapılan çok çeşitli yemeklerimiz var, yalnız lu, dediğimiz ezme lahana yanılmıyorsam, tüm Karadeniz’de yaşayan Lazların, hemen hepsinin yaptığı, yemek çeşididir diye biliyorum.
Lahanalar suyun içinde, piştikten sonra, Mısır unu konur, kalın bir tahtayla yani Lazcası, ozaşe ile dövülerek ezilir. Şimdilerde ozşenin yerine bilendir kullanılıyor.
Ozaşe geleneksel yöntemimiz ve tamamen şehirlerde kalkmış durumda, köylerde azda olsa eski yöntemle yapanlarda vardır, diye düşünüyorum.
Söylenenlere göre, eski yöntemle, ozaşe ile yani dövülerek yapılan lahana (lu) yemeği daha lezzetli olurmuş, sebep bilendir parçalarken, geleneksel yöntem ezerek parçalaması, lahananın lezzeti, yemeğin içine daha çok geçmesiymiş.
Bugün lahana yemeğini yaparken kendimde Rahmetli annemi gördüm, yıllar geçtikçe annem olmuşum işte,
Çocukken, gençken, hiç sevmediğim, annem yaptığında yine mi lahana? Dediğim kızdığım yemeği, şimdilerde bayılır oldum.
Bende her gün olmasa da sık sık yiyebilecek kadar seviyorum. Kemiklerimiz bu besinle kaynamış, genetik kodlarımızda var. Vücudun, genetik yapısında var olan, kodlanan bu yiyeceği vücut ister tatbiki de diyerek, kendimi haklı bulmanın bir yolunu bulmuş oldum.
Memleketimi kültürümüzü gururla çok seviyorum, ayrı bir dilimizin olması geçmişte bir millet olduğumuzu gösterir.
Dil, bir insanın geleneğini, yaşam şeklini, kültürünü, İnancını, geçmişini tarihini, kendi özünü içinde barındırır. Dil ölürse tüm saydıklarım dile beraber ölür tarihe gömülür.
Farklı kültürler diller ölmesin yaşasın, farklılıklardır; Dünyayı güzelleştiren merak uyandıran, farlılıklarımız, çeşitlilik insanlığın zengin kültürünü gelişmişliğini gösterir, her kültür kendi medeniyetinin onurudur, medeniyetlerin, ortak yaşam koşulların içerisinde, sevgiyle, el ele vererek huzurla yaşanabilir bir dünya temennisi.