KALBİMİZ
Şakir KALYONCU
“Rabbimizi bize tarif eden üç büyük külli muarif (tarif edici) var. Birisi şu kitab-ı kainattır, birisi şu kitab-ı kebirin ayet-i kübrası (en büyük delil) olan Hatemülenbiya (son peygamber) Aleyhisselatü Vesselamdır, birisi de Kur’an-ı Azimüşşandır.”
Kainat kitabı o kadar külli bir kapsamdadır ki, gözle müşahede edilen edilmeyen her şeyi içine alır. Galaksiler, gezegenler, dünyamız ve içindekilerle vücudumuz ve içindekileri dahi kainat kitabında bulabiliriz. Muhakak ki yaratılan her şeyde Allah’ın (cc) tasarrufunu görebiliriz. Yeter ki nazarlarımızın hikmet odağını açalım ve ayarlayalım.
Sevmek ve nefret etmek mahalli olan ve gönlümüzü de içeren kalbimizi incelediğimizde hacim itibariyle vücudumuzun yüzde biri büyüklüğünde olduğu halde, vücuttaki kanın yüzde beşini kullanmaktadır. Ama bu ihtiyacı umumi dolaşım esnasında odacıklarına giren kandan değil , kendisine tahsis edilmiş hususi bir damar sistemi ile karşılanır. Kalbimizin bu hususi damar sistemine koroner damarlar adı verilmiştir. Hemen hemen bütün organlarımız arterler ve devamı olan kılcal damarlar ile kas içinden beslenirken , kalp kasının beslenmesi dahi kendine özgü bir yaradılıştadır. Koroner damarlar kalp dışından kalbi sararak kalp kaslarını beslemektedir. Koroner damarların tıkanması durumunda diğer koroner damarlarla takviye edilecek şekildedir. Aksi halde her koroner damar tıkanıklığı yaşayan hastanın ex olması yani ölümü kaçınılmaz olacaktı.
Hayati öneme haiz olan bu organımızdaki mükemmel nakışlı sanatlar acaba tesadüfi midir? Yoksa kalp damarlara talimat mı vermiştir veya damarlar kendi başlarına mı kalp kasını dıştan besleyelim demişlerdir..
Kalp gibi hayati bir organımızın aksaksız çalışmasını devam ettirmek ve meydana gelebilecek herhangi bir arızayı derhal tedavi etmek üzere Allah (cc) tarafından koyulan tedbir amaçlı mekanizmalardan sadece biridir.
Kalbimizdeki bu ince sanatları görüp de Sanatkarını görmeyenleri göz hekimleri kaç numara gözlük ile tedavi edebilir dersiniz?
Sultan-ı Ezel ve Ebed olan Rabbinden yardım isteyen hasta kullarına öyle bir yardım ediyor ki; putperest bir japonu görevlendirerek kullarını tedavi edecek cihazı yaptırıyor. Zahire bakanlar ise asıl Sanatkarı değil, O Yüce Sanatkarın aciz bir neferini görüyor veya gösteriyorlar. Hastaya yardım için yaptırılan cihaz ve malzemeleri kullanacak anjio ekibini de yardımına (muavenetine) koşturuyor. Evet yardıma koşanlardan bazıları belkide koşturulduklarının farkında bile değillerdir.
Kalp hastalığı denince akla maddeten ve manen hastalıklar gelir. Maddi kalp hastalıkları doktorlar tarafından teşhis ve tedavi edilmektedir. Bu teşhis ve tedavi yöntemlerinden biri de Anjio’dur. Anjio görüntüleme ile teşhis yöntemi olmakla birlikte; aynı zamanda balon ve stent gibi malzemelerle tıkalı damarın açılmasıyla tedavi görevi de görmektedir. Özellikle maddi kalp hastalığı (kardiyovasküler) yaygın olan ülkemizde bu yöntem ile hayati olan problemler büyük ölçüde şifa ile neticelenmektedir. Bu yöntem ile hasta genel anestezi almaz ve ameliyat komplikasyonlarına maruz kalmaz.
“Hayata ait vazifeler içinde en kıymettarı, hayat-ı faniyenin hayat-ı bakiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetiyledir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi zehirlendirecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı faniyeye hasrı nazar etmek; ani bir şimşeği , sermedi (daimi) bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.” vesselam….