Kabul Edilmeyen Dua
Bir hadiste mealen böyle bir duâ örneği vardır. Hadisin tamamı şöyledir: Zeyd bin Erkam (ra) demiştir ki: “Resulullah (asm) şöyle duâ etmemizi emrederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın bunaklığından, kabir azabından Sana sığınırım. Allah’ım! Doymayan nefisten, korkmayan kalpten, faydasız ilimden, kabul olmayan duâdan Sana sığınırım.”1
Allah (cc) her duâmıza cevap veriyor. Çünkü Cenâb-ı Allah Mucibü’d-Daavât’tır, yani duâlara cevap verendir. Nitekim Kur’ân’da Cenâb-ı Allah “
Bana duâ ediniz; size cevap vereyim”2 buyuruyor.
Fakat duâlarımızın kabul olup olmaması, Cenâb-ı Allah’ın hikmeti ile ilgili bir meseledir. Kulun, -duâ sevabından mahrum edilmemek kaydıyla- duâsı Cenâb-ı Allah’ın hikmetine uygun düşmüşse kabul edilir, uygun düşmemişse kabul edilmez. Kabul edilmediğinde kul duâ sevabından mahrum edilmiş olmuyor. Kul sevabını alır. Fakat duâsı kabul edilmemiştir. Çünkü hayırlısı böyledir. Kul duâ eder; ama hayırlısının ne olduğunu bilemez.
Kul Hayırlısını İstemeli
Bu açıdan kul duâsında hayırlısını istemeli. Hayırlısının ne olduğunun takdirini Cenâb-ı Allah’a bırakmalı. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, kul erkek evlât ister. Cenâb-ı Allah, Hazret-i Meryem gibi mübarek bir kız evlât verir. Bu durumda kulun duâsı kabul edilmedi denilmez. Daha evlâ bir şekilde kabul edildi denir. Aksi takdirde Firavun gibi bir erkek evlât verilseydi, adamın duâsında istediği erkek evlât verilmiş olacaktı; ama hayırlısı verilmiş olmayacaktı!
Diğer bir husus: Kimi zaman biz kul olarak duâmızı kabul edilebilir şartlara yaklaştırmıyoruz. Meselâ fiil basamağı olan bir duâ için, fiil basamağını atlayıp doğrudan söz basamağına geçiyoruz. Böyle duâ kabul görmeyebilir. Çünkü fiil gibi önemli bir basamağı eksik bırakılmıştır. Meselâ bir hastanın doktora gitmek gibi bir fiilî basamağı atlayarak, iyileşme için doğrudan sözlü duâ yaptığını farz edelim. Bu duâ kabul edilebilir şartlara yaklaşmamıştır.
Kabul İçin İki Basamak
Duâlarımızda iki önemli basamak vardır. Bu basamaklardan biri atlanırsa duâlar kabul edilmeyebilir. Bunlar:
1-
Hal ve fiil: Bizzat fiil ve davranışlarıyla uygun tutum sergilenerek yapılan duâlar makbule şayandır. Sebepleri bir araya getirmek, Allah’ın istenen şeyi vermesi için görmek istediği bir fiilî duâ hâlidir. Meselâ hasta olan birisi doktora veya eczacıya Allah’tan şifa talebiyle gider, ilâçlarını Allah’tan şifa talebiyle alır ve kullanır. Hastanın bu hali bir duâ halidir ki, Cenâb-ı Hak katında makbul sayılır. Yine meselâ bir çiftçi, Cenâb-ı Hak’tan bereketli ürün istemek için, toprağı sürmekle rahmet kapısını çalmış olur.
2-
Söz ve kalp: Fiil basamağı ile ulaşmaya güç yetiremediğimiz bir istek ve ihtiyaç için nihayet söz dili ile duâ ederiz ve Cenâb-ı Hak’tan isteriz. Kul, güç yetiremediği konularda diliyle ve kalbiyle doğrudan Allah’ın kudretinden ve rahmetinden ister. Cenâb-ı Hak hikmeti iktiza ederse, bu isteyişi inşallah kabul eder.
Dua Bir İbadettir
Öte yandan, unutmayalım ki: Duâ bir ibadettir ve bütün ibadetlerin gayesi uhrevîdir. Meyvesi ahirette yenecektir. Dünyada meyve yemeye çalışmak duâ adabına uygun düşmez.
Ancak ibadetlerin hususî vakitleri olduğu gibi, Bediüzzaman’ın ifadesiyle duâların da hususî vakitleri vardır. Duâlarımızın hususî vakitleri, duâya ihtiyaç zamanlarıdır. Hususî vakitlerde duâyı elden bırakmamalıyız. Meselâ, belâların gelmesi, ilgili duâların hususî vakitleridir. Bu vakitlerde Cenâb-ı Hakk’a duâ etmeliyiz. Ancak belâlar başımızdan gitmediğinde duâyı terk etmemeli, duâya devam etmeliyiz. “Duâm kabul olmadı.” dememeli; “Duânın vakti bitmedi.” demeliyiz.
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyeceğiz.3 Emin olacağız ki, Allah’ın hikmeti uygun gördüğünde -inşallah- duâmız kabul olacaktır.
Demek duânın vakti içindeyken, duâm kabul olmadı diye kenara çekilmek yok, kabul edilinceye kadar duâya devam vardır.
Dipnotlar:
1- Buhari, Daavat, 38; Müslim, Zikir ve Duâ, 18; İbn-i Mace, Duâ, 3837; Müsned, 13180.
2- Mü’min Sûresi, 40/60.
3- Sözler, s. 28
Süleyman Kösmene(Yeni Asya Gazetesi)