|
|
Kâbe’yi görünce ilk duâmız...
MEKKE — İnsanın Kâbe’yi ilk gördüğünde yapacağı duâların kabul olduğuna dikkatler çekiliyor. Doğrusu böyle bir durumda insan, acaba nasıl bir duâ etsem diye düşünmüyor değil. Hatta işin kolayını bulanlar bile olmuş, yani, “Allah’ım benim şimdiki ve bundan sonraki yapacağım bütün duâlarımı kabul eyle” şeklinde bir duâ, işi garantiye almak anlamına geliyor!
Ama doğrusu benim böyle bir durumda ilk aklıma gelen şey, Türkiye’nin içinde olduğu sıkıntılı durumları da dikkate alarak, önce büyük ölçekte Türkiye’ye, daha dar alanda da cemaatimize duâlar etmek oldu. Bizim için en önemli şey, cemaatin şahs-ı mânevîsinin sağlıklı olmasıdır. Şahs-ı manevî sıhhatli olursa, haliyle bireyler de zaten sağlıklı olur. Kâbe’yi gördüğümüzdeki ilk duâmız, ‘Ya Rabbi, Türkiye’nin başındaki sıkıntıları def et. Ülkemizin düşmanlarına fırsat verme. Ülkemize birlik, beraberlik ve düzen nasip eyle. Ya Rabbi, cemaatlerimize de birlik, beraberlik ruhu nasip et. Cemaatler üzerinde hain planları olanlara fırsat verme. Cemaatimizin şahs-ı mânevîsini güçlendir. Maddî ve manevî güçlü şahs-ı manevî içinde bireyler nasip eyle. Bizleri istikametten ayırma.” Evet, böyle bir duâ fırsatında şahsî isteklerimizden önce, cemaatî önceliğimizin ön plana çıkması, şahs-ı maneviye olan verilen ehemmiyetin sonucudur. Çünkü cemaat maddî ve manevî sıhhat içerisinde ise, hâliyle bireyler de mutlu ve refah içinde olacaktır. Bediüzzaman’ın, Van’da kaleden düşerken ‘Dâvâm!’ diye haykırması ne ise, bizim de bu dâvânın mensupları olarak, dâvâmızı her şeyden önce tutmamız bir zarurettir. Allah’a hakikî bir kul, Peygamberimize (asm) lâyık bir ümmet, Üstadımıza lâyık bir talebe olmamız duâsıyla. UMRE GÜNLÜĞÜ
SEBAHATTİN YAŞAR
|