Tarih: 20.06.2014 07:54
İktisad Nedir?
İktisad Nedir?
İktisad, kökeni Arapça ‘da 'kasd' demektir. Yani aşırı gitmeme, aşırı davranmama, Tutum, tutma, biriktirme ve artırma gibi anlamları ifade eder.
Mehmet Kırkıncı hocamız, kanaat ile iktisadi şöyle tarif eder: “Kanaat; sebeplere müracaat ettikten sonra, Allah’ın ihsan etmiş olduğu neticeye razı olmak anlamına gelirken, iktisat ise; verilen bu neticeyi yani ihsanı, tutumlu ve yerinde kullanmak anlamındadır. Tabiri yerinde ise; patronun verdiği maaşa razı olmak kanaat, o maaşı ay sonuna kadar idare edip tutumlu bir şekilde harcamak da iktisat oluyor.”
Cenab-i Allah Ayet-i Kerime’de şöyle buyurur: “Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz.” A’raf /31
Bediüzzaman, 19.Lem’alar eserinde iktisad için şöyle diyor:“BİRİNCİ NÜKTE: Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı hasâretli bir istihfaftır. İktisat ise, nimete karşı ticaretlibir ihtiramdır.
Evet, iktisat hem bir şükr-ü mânevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat’î bir surette sebeb-i bereket, hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat, hem mânevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem nimet içindeki lezzeti hissetmesine ve zâhiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhalif olduğundan, vahîm neticeleri vardır.”
İsraf, boş yere mal ve ömrü sarf eder, İnsanın asıl ihtiyacı bir iki ise israf yüzünden bunu ona ve yirmiye çıkarıyor. Böyle olunca çoğalan ihtiyaçları karşılayacak maddi imkânları bulmakta zorlanan israfçı, bu sefer harama girmeye başlar.
İsrafa girenlerin zafiyetinden istifade eden namussuzlar, o zafiyet içine girenlerin namus ve haysiyetlerini az bir para karşılığında satın almaya başlıyorlar. Şayet memursa rüşvetle iş yapar, ayni fikirde olan amiri de ne yazık ki buna göz yumar.
Münasebetle alakalı birçok vakıadan bir tanesini yazmak istiyorum:
Vakti zamanda bir Kurumun amiri, veznedarına “Yapacağın ödemelerde para küsuratı müşteriye verme, bununla dairenin ihtiyaçlarını temin ederiz,” veznedar da “olur efendim, ”demiş. Gün begüm hâsılat artınca dairenin ihtiyacından vazgeçilerek günlük hâsılatı aralarında paylaşmaya başlarlar. Bir müddet keyif ve safa sürdüren veznedar, daha sonra meşru dairede elde etmiş olduğu helalini de kaybeder. Bu arada aşırıya giderek hem görevini, hem maneviyatı, hem de aile düzeni tamamen bozulur. Bu vakıa umman denizinden bir katre...
İşte haram yollara düşmenin birinci nedeni, israftır, helâl haramı dinlemeyen lüks yaşayabilme uğruna girenler; bu sefer namus ve haysiyetini dünyanın adi zevkleri için ayaklar altına alma mecburiyetinde kalır.
Evvelâ, lezzet ve keyif helal dairesinde olmalıdır. Aksi takdirde Haram yollardan elde edilen mal ve servet insanı şerefinden eder. Üstad’ın ifadesi ile 'Helal dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur.' Meşru dairede insan serbest olsa da israf etmesin.Lezzeti şükür için istesin.
Konu israf ve iktisattan açılmış iken asıl maksat malı yerinde ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak lazımdır. Mübarek Ramazan ayı yaklaştığı bu günlerde, çevremizde bulunan fakir ve aç insanlara yardım elimizi uzatmak insanlığa ve vicdana ne kadar uygun düşer. Zaten bu mübarek günlerin bir amacı da yardımlaşma, dayanışma, birlik ve beraberliği sağlamaktır. Çünkü mal da, mülk ta imtihan ve insanlık içindir. Allah için yapılan yardımlaşmalarda hayır var, hayırda israf yoktur. Verilen mal sadaka hükmüne geçer. Sadaka da, zekâtta malı eksiltmez, bilakis malı artırır. Kaza ve belâları defeder.
Rüstem Garzanlı/Diyarbakır
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —