Hayât, İlâhî kudretin en nurlu ve güzel mûcizesi olmakla birlikte, Allâh’ın varlık ve birliğinin en parlak delillerinden birisidir. Hayat, tek başına, bir ebedi hayat sahibi ve her canlıyı varlıkta tutan bir Zat-ı Kerim’i bütün isim ve sıfatlarıyla bildirir ve tanıttırır. Hayat, kâinatın tedbir ve idâresinde hüküm süren rızk, inâyet ve hikmeti ihtiva ettiğinden, bir cisme, bir bedene girdiği vakit, hem ismi Hakîm, hem ismi Kerim, hem ismi Rahim ve hem de ismi Rezzak’ın tecelli ettiğini görürüz.
Meselâ, Hakîm ismi ile, hikmetle yuvasını güzelce yapıp tanzim eder, Kerim ismi ile, meskenini ihtiyaçlarına göre tertip edip süsler, Rahim ismi ile, o hayatın devam ve kemali için türlü türlü ihsanlarla taltif eder ve Rezzak ismi ile, o hayatın devamına ve inkişafına lazım maddi, manevi gıdaları yetiştirerek bedeninde ihtiyaten kısmen depolar. Hayat, bir odak noktası hükmünde olduğundan ondan değişik sıfatlar birbiri içine girer. İşte hayat, bu kapsamlı mahiyeti itibariyle Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarını yansıtan bir aynadır. Bu sırdandır ki, hayat sahibi ve tüm varlıkları ayakta tutan Yüce Rabbimiz, hayatı pek çok kesretle ve bolca yaratır, yayar, sergiler ve akabinde de her şeyi hayatın etrafına toplayıp ona hizmetkar eder.
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, bu konuyla alâkalı, Sözler isimli eserinde, şöyle der: 'İşte, göz önünde her vakit gördüğümüz bu had ve hesâba gelmeyen yeni yeni hayatlar ve hayatların asılları ve zâtları olan ruhlar, birden ve hiçten vücuda gelmeleri ve gönderilmeleri, bir Zât-ı Vâcibü’l-Vücud ve Hayy-ı Kayyûm'un vücûb-u vücûdunu ve sıfât-ı kudsiyesini ve Esmâ-i Hüsnâsını, lemeâtın güneşi gösterdiği gibi gösteriyorlar. Güneşi tanımayan ve kabul etmeyen adam, nasıl gündüzü dolduran ziyâyı inkâr etmeye mecbur oluyor; öyle de, Hayy-ı Kayyûm, Muhyî ve Mümît olan şems-i ehadiyeti tanımayan adam, zeminin yüzünü belki mâzi ve müstakbeli dolduran zîhayatların vücudunu inkâr etmeli ve yüz derece hayvandan aşağı düşmeli, hayat mertebesinden düşüp câmid bir câhil-i echel olmalı.'
Evet hayât gibi ölüm de Allâh’ın varlığını ve yaratıklar üzerinde mutlak hakimiyet ve galibiyetini gösterir. Şöyle ki, canlılar son derece nazik, ince ve narin bir şekilde hayata başlar ve gittikçe gelişip inkişaf ederek güç ve kuvvetlerinin zirvesine ulaşırlar. Hatta bazen, insanlarda olduğu gibi bir kısım fertler dünyanın seyrini değiştirecek bir güç ve iktidara sahip olurlar. Birçok deniz ve kara hayvanlarında olduğu gibi tonlarca ağırlığa varan cisimleri ve müthiş güç ve kuvvetleriyle adeta yenilmez ve ölüp dağılmaz gibi bir izlenim verirler. İşte böylesine bir güç ve iktidarın zirvesinde iken, hiç istemedikleri halde hayatları ellerinden alınmakta ve zerreleri de dağılıp tabiata yeniden karışmaktadır. Deme ki, bu hayat hepimizin elinde bir emanettir. O emaneti başlangıçta kendilerine kim vermiş,onlarda kaldığı sürece kendisi için gerekli bütün ihtiyaçları kim temin etmişse,yine o Zat hayatı bizden elbette geri alacaktır. Hayat ve devamı için gerekli olan beslenme tesadüfi olmadığı gibi, ölüm ve toprağa karışma da kendi kendine, sahipsiz ve failsiz değildir.
Hele hele ölüp giden, yani bir bakıma hayat parıltıları sönen sayısız bitki ve hayvanların arkasından gelen benzeri canlılar üzerinde hayat ışığının yeniden parlaması, hiç ölmeyen ve deyim yerindeyse hayat ışığı hiç sönmeyen bir hayat sahibinin varlığını, elbette ispat eder. Bizlere düşen en büyük vazife, hayatı bize bahşeden Zat-ı Kerim’i iyice tanımak, emanetine ihanet etmeden o hayatı O’nun yolunda sarf ederek, sahibi hakikisine teslim etmek olmalıdır.
ALİ SİNOĞLU
Anahtar Kelimeler:
ÇEDES’li Gençler Pazar’da Camide Buluştu
Pazar Tütüncüler Köyünde Sabah Namazı Buluşması
Pazar İlçe Müftülüğü'nden Anlamlı Buluşma: Geçmişlere Her Ay Hatim Duası
Pazar Müftüsü Gür’den “Peygamberimiz ve Gençlik” Konferansı
PAZAR'DA 7-10 YAŞ KUR'AN KURSLARINA YOĞUN İLGİ
Amerika Vatandaşı Kimberly, Rize'nin Hemşin ilçesinde düzenlenen törenle Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu.