Görevleri, çalışan işçileri iş yerlerinde her türlü işle ilgili tehlikeden korumak ve risk faktörlerini ortadan kaldırmak olan iş sağlığı ve güvenliği uzmanları da güvencelerinin olmamasından dert yandı.
Uzmanlar, “İşçilerin can güvenliğinden sorumluyuz ama bizim bir güvencemiz yok.” dedi.
İşyerleri için iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma uygulaması 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren resmen başlıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında Türkiye’de çalışan A, B ve çoğu C sınıfında çalışan 16 binden fazla iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulunuyor. Ancak bu uzmanlar iş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu olmalarına rağmen, kendilerinin bu haklardan yoksuk olduğunu ifade etti. İsimlerinin açıktan yazılmasını istemeyen bazı iş sağlığı ve güvenliği uzmanları sıkıntılarını Cihan Haber Ajansı (Cihan)'a anlattı. Söz konusu uzmanlardan T.T., kendilerinin de devlet kontrolünde çalışmaları gerektiğini savundu. Stres altında düşük imkanlarla çalışmaktan yakınan T.T., “Sigortamız asgari ücretten yatıyor. Geri kalan ücret elden veriliyor.” dedi.
İşyerlerinde kazaya neden olabilecek riskleri ve eksiklikleri işverene yazılı olarak sunduklarını ancak olumsuzluk içeren raporların ‘işten atılabilirim’ korkusuyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gönderilmediğini ileri süren T.T., “İşçinin başına bir kaza gelirse bakanlık bu sefer bunun hesabını bize soruyor.' ifadesini kullandı. Kendisinin bin 700 lira maaş aldığını, ancak pek çok iş sağlığı ve güvenliği uzmanının bin 250 ile bin 500 lira aralığında maaş aldığını belirten T.T., şöyle devam etti:
'Sigortamız asgari ücretten yatıyor. Geri kalan ücret elden veriliyor. Emekli olunca asgari ücret üzerinden emekli olacağım. Çalışma saatlerimiz çok düşürüldü. Binlerce işçiden sorumlu oldum, bu yüzden. İşçinin başına bir şey gelirse bundan ben sorumluyum. Stres altında çalışıyoruz ama hiçbir güvenliğimiz yok. Maaşlarımız çok düşük. Evliyim aile geçindiriyorum. Jeoloji Mühendisiyim. Bu sertifikayı almak için kursa 1.800 Türk Lirası, devlete ise sınav parası olarak 450 lira verdim.’’
“SEN İŞE HİÇ GELME DİPLOMANI BAŞKASI KULLANSIN DEDİLER”
Asıl mesleği kimyagerlik olan N.A. da benzer sıkıntılardan dert yandı. İşe 2.000 TL ile başladığını ancak İş Güvenliği Yasası ertelenince maaşının 1.000 liraya düşürüldüğünü ifade ederek, ayrıca şunları söyledi:
'Bir süre öyle idare ettim. Konuşmaya gidince bu sefer maaşım asgari ücrete düştü. İşverenim bana sürüyle iş güvenliği sertifikası alan uzman var. Asgari ücrete çalışacak çok adam var. Onları işe alırım deyince bende istifamı verdim. İşverenim bu sefer bana ‘yeni birisini bulana kadar işten ayrılma’ dedi. Ben kabul etmeyince tamam sen işe gelme senin diplomanla başkasını gönderilim dedi. Ben yine kabul etmedim. Böyle bir risk alamazdım. İstifamı verdim ama sigortamı hala düşürmediler. İşçiyi ne kadar düşük ücrete çalıştırırım derdindeler.'
“İŞ SAĞLIĞI EĞİTİMLERİNİ İŞVERENLER YAPTIRMIYOR”
İşçilere 16 saat iş güvenliği eğitimi vermeleri gerektiğine işaret eden N.A. ancak işverenlerin çoğunun ‘zaman kaybı olmasın’ diye bunu hiç yaptırmadığını, ya da 1 saat yapmalarına izin verdiğini belirterek, “Eğitim masraflarını işveren karşılaması gerekiyor ancak bunu bile işçiden alıyorlar.” dedi.
“KORKUDAN RAPORUMUZU İLGİLİ BBAKANLIĞA SUNAMIYORUZ”
İş sağlığı ve güvenliği uzmanı N.A., işyerlerindeki eksikler ve yapılması gerekenlerle ilgili rapor sunmalarına rağmen işyeri sahiplerinin, 'Boş ver bunları.' dediğini, rapor yazmaya devam etmeleri halinde ise kendilerini çalıştıkları firmaya 'Elemanınız sıkıntı çıkartıyor.' diyerek şikayet ettiklerini aktardı.
Ekmek parası korkusundan ilgili Bakanlığa yaşadıkları bu olumsuzlukları söyleyemediklerini anlatan N.A., şöyle konuştu:
“Çünkü, firmalar istedikleri uzmanla çalışma hakkına sahip. Bizi işten çıkarabilirler. Bakanlığa şikâyet etmesek işçinin başına bir şey gelse Bakanlık bunun cezasını bize kesiyor. Çok zor durumdayız. Devlet güvencesi altında olmak istiyoruz. İşin bir ciddiyeti olmalı. Bu yasa sanki işçiyi değil de işvereni koruyor. Bir denetleme yok. Olay sadece bizim düşük maaşımız değil. İş ahlakı yok burada. ‘Ecza dolabınız yok’ diyorum ‘boş ver’ diyorlar. İşçiler yemeklerini temiz ortamda yemiyor ‘mutfak pis diyorum, ‘boş ver onlar her yerde yer’ diyorlar. İnsanın onuru kırılıyor. Devlet artık bize sahip çıksın. Aile geçindiriyoruz. İşçilerin can güvenliğinden sorumluyuz. Ama bizim bir güvencemiz yok. Tabi ki her firma böyle değil ama bir çoğu böyle. Benim gittiğim her yer böyle idi.”