Kaçkar53.com
Heyelanlara Bakış
Trabzon-Artvin arasında her yıl heyelanlar oluyor. Bunların bazıları Can diğerleri de Mal kayıpları ile sonuçlanıyor.
Ağustos ayı boyunca sık sık yağan yağmurlar Sonbahar ayı ile daha da hız kazandı. En son 07.09.2019 Cuma günü Hemşin İlçesinde meydana gelen heyelanla bölge bir kez daha çok şükür Can kaybı olmadan, sadece maddi zararlarla felaketi atlattı.
Hemşin Belediye Başkanı Halim Kazım Bekar, ilçede yoğun yağışın etkisini sürdürdüğünü belirterek yağışların sabah saatlerine kadar süreceğini açıkladı. Bekar, 'İlçede bir evimiz heyelan sonucu çöktü. Bir vatandaşımız yaralı. Bazı köy ve mahalle yollarında hasarlar var. Çok ciddi bir miktarda yağış var. Yağış sabah saatleriner kadar sürecek. Teyakkuz halindeyiz. İnşallah büyük bir afet yaşamayız' dedi.
Kaçkar53.com olarak Hemşin İlçemize geçmiş olsun diyoruz. Allah bir daha bölgemize ve ülkemize böyle felaketler yaşatmasın
BÖLGEMİZE VE HEYELANLAR
Uzun süreli ve bol yağışın etkili olduğu, nemli iklime sahip olan Karadeniz bölgesi ülkemizde heyelanların en sık ve yoğun gözlendiği bölge olması itibarı ile heyelanların yarattığı sosyal ve ekonomik kayıpların da en fazla olduğu bölgedir.
Ülkemizin jeolojik yapısı ve coğrafi özellikleri nedeniyle heyelan olayları sıkça yaşanmakta ve çoğu kez aynı bölgede tekrarlanarak doğal afete dönüşmektedir. Akma, kayma, düşme ve devrilme gibi farklı hareket mekanizmasında gelişen heyelanlar bölgesel olarak belirgin jeolojik, morfolojik ve fiziksel faktörlerin kontrolü altında meydana gelmektedir.
Türkiye’ de deprem, ani ve şiddetli yağışlar, ani sıcaklık değişiklikleri ile yanlış arazi kullanımı sonucu heyelan kaynaklı afetler yaşanmaktadır. Uzun süreli ve bol yağışın etkili olduğu, nemli iklime sahip yörelerimiz, heyelanların çok sık ve yaygın olarak görüldüğü yerlerdir. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgemizde sellerin afete dönüşerek can ve mal kayıplarının artmasına en büyük sebep heyelanlardır.
Seller heyelanlara neden olurken heyelanlar sellerin tahrip gücünü artırmaktadır. Bu durumda taşkın boyutları da artmakta, can ve mal kayıpları arttırmaktadır.
Konuyla ilgili Rize Valisi Kemal Çeber daha önce yaptığı açıklamalarda;
'Biz kendi kendimize yapıyoruz'
İnsanların doğal yaşama olan müdahalelerinin doğal afetlere neden olduğunu dile getiren Çeber “Aslından iklim, doğa, yağmur bize bir şey yapmıyor. Biz kendimize yapıyoruz. Burada bu yağmur yüzlerce yıldır yağıyor, formül değişebilir ama bu dereler yüzlerce yıldır var, bu vadiler yüzlerce yıldır var. Bizim coğrafyamız yüzlerce yıldır böyle. Biz doğanın bize müsaade ettiğinden fazla doğaya müdahale ettiğimizde, yada uygun olmayan usulle, yöntemle müdahale ettiğimizde bunlar bize sıkıntı olarak, afet olarak, su baskını olarak, heyelan riski olarak dönüyor. Hepsini tek tek inceleyin, bir dere üzerindeki yanlış yapılaşmanın, yanlış politikanın etkisi vardır. Bir can kaybında mutlaka bir yerlerinde bir insan hatası unsuru vardır. Biz baktığımızda bunu hep görüyoruz. Dolayısıyla bu noktadan baktığımızda artık can kaybı olmayacak, insanlar sıkıntı çekmeyecek şekilde yerleşimlerimizi, dönüşümlerimizi ve doğa ile olan münasebetlerimizi geliştirecek tarzda olacağız” ifadelerini kullandı
Çeber 'Rize'nin deprem anlamındaki yeri güncellendi, bir derece arttı. İnşaatları gördüğünüzde, demir ve inşaat kalitesi, evlerin durumunun çok parlak olmadığı çıplak gözle bile görülüyor. Onun için daha fazla zaman harcamak gibi bir lüksümüz yok. En kısa zamanda başlamamız lazım. Bu yıl içinde belli adımlar atılacağını ifade edebilirim ama bakanlığımız ve TOKİ süreci yürüttüğü için, biz de oradan gelecek çalışmaları bekliyoruz.'
UZMAN GÖRÜŞÜ
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden ekoloji uzmanı O dönem Doç. şimdi ise Prof olan Dr. Turan Yüksek de 2015 yılında yaptığı açıklamada “Rize Yöresinde Yanlış Arazi Kullanımı ve Neden Olduğu Çevresel Sorunlar” başlıklı 45 sayfalık akademik raporunda, sorunu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
Yüksek’in, Rize özelinde hazırladığı ve Doğu Karadeniz’deki durumu yansıtan raporda kızılağaç baltalıklarının tahrip edilerek çay plantasyonlarına dönüştürülmesi sonucu erozyon riskinin yüzde 149 arttığı belirtiliyor. Raporda öne çıkan bazı bölümler şöyle:
TOPRAK KAYMASI OLAN ARAZİLER ÇAYLA KAPLI: Pazar havzasında yapılan bir çalışmada kızılağaç baltalıklarının tahrip edilerek çay plantasyonlarına dönüştürülmesi sonucu topraklarda erozyon olma olasılığının yüzde 149 arttığı tespit edilmiştir. Erozyon olma olasılığının yüksek çıktığı arazide 11 Kasım 2001 tarihinde meydana gelen heyelan sonucunda 10 dönüm büyüklüğünde arazi tahrip olmuştur. Toprak kaymasının olduğu arazilerin tümünün çayla kaplı olması ve arazinin, eğim itibariyle havzanın en düşük eğimli (yüzde 26) olması dikkat çekicidir.
TARIMA ELVERİŞLİ TOPRAK YÜZDE 3: Rize’de işlemeli tarıma uygun arazi yok denecek kadar azdır. İl genelinde arazilerin yüzde 96.93’ü tarıma elverişli olmayan araziler üzerindeyken, toplam arazinin sadece yüzde 3.07’si toprak işlemeli tarıma uygun olan arazilerden oluşmaktadır. Rize arazi varlığının yüzde 82.58 sarp ve yüzde 15.16’sı çok dik eğimlidir. Rize arazilerinin yüzde 84.68’sinde değişik şiddet ve derecede su erozyonu görülmektedir.
ARAZİLER AMAÇ DIŞI KULLANILIYOR: Rize’de tarıma elverişli 2 bin 677 hektar araziden 627 hektarı amaç dışı kullanılmaktadır. Bu arazilerin amaç dışı kullanılması ormanlık alanlardaki sosyal baskıyı artırmakta, ayrıca taban arazilerinin yerleşim yeri olarak kullanılması derelerdeki akımın yükselmesi ile birlikte bu alanlarda can kaybı ve maddi zarar oluşturma riskini daha da artırmaktadır. Derenin mansap bölümünde yapılan hatalı tesisler nedeniyle yüksek akımlar sonucu meydana gelen sel ve taşkınların oluşturduğu zararlar daha da artmaktadır.
Ağırlığının 10 katı suyu tutuyor
Rapora göre orman altında oluşan ölü örtü kendi ağırlığının 10 katı kadar suyu tutabiliyor. Havzaların orta ve yukarı kesimlerinde bulunan koruyucu orman örtüsü de derelerdeki akım üzerinde önemli bir etkiye sahip. Toprak koruma yeteneği yüksek olan bitki örtüsünün tahrip edilmesi heyelana zemin hazırlıyor.
Çaylık alanlar 32 kat arttı
Rapordaki dikkat çekici başka bir nokta da 70 yılda çay üreticisi sayısının 112 kat artması. Üreticinin toplam nüfusa oranı 1940 yılında yüzde 1.1 iken günümüzde bu oran yüzde 60’a çıkmış. 70 yıllık sürede çaylık alanlar da 32 kat artmış.
Fotoğraflar; Hemşin Haber