Hayati Akbaş
ARTVİN- Artvin Merkez’de 8 ay önce açılan Patika Kitapevi kısa sürede bir çok önemli etkinliğe imza attı. Bu etkinliklerden birisi de gazeteci –Yazar İsmail Saymaz’ın söyleşi ve imza programı oldu.
Gazeteci Yazar İsmail Saymaz, Artvin ile ilgili düşüncelerini açıklarken, kurduğu cümleler ve düşünceleriyle “ Her il birbirine, Artvin ise sadece kendisine benzer.” sözünü bir kez daha doğruladı.
Patika Kitabevi’nde hafta sonu gerçekleşen etkinlikte Saymaz 2 saat boyunca okuyucularının kitaplarını imzaladı. Hem kitaplarını imzalayan hem de samimi sohbetlerle okuyucularının sorularını yanıtlayan Saymaz, günün ve etkinliğin anısına kitaplarını satın alan okuyucularıyla fotoğraf çektirdi.
2 saat boyunca kitaplarını imzalayan Gazeteci İsmail Saymaz, ardından saat 15.00’te Artvin Barosu çok amaçlı toplantı salonunda yapılan söyleşisinde kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Saymaz, Türkiye’deki medyanın durumu, siyaseti izdüşümü, algı operasyonlarının toplum üzerine yaptığı baskı ve kabullenmelere dikkat çekti. Artvin’e ilk kez geldiğini ve çok farklı bulduğunu anlatan Gazeteci Saymaz; ”Ben aslen İspirli’yim, Rize’de doğdum büyüdüm. Türkiye ortalamasının üstünde okumuş daha aydın daha bilinçli, demokrasi kültürü yüksek il olduğunu biliyordum. Bu yönüyle çok merak ediyordum. Gelip görememiştim. Patika Kitapevi beni davet edince kabul ettim. Bu da benim Artvin’e gelmeme sebep oldu. Dolayısıyla Artvin’e ilk kez geliyorum.
Hopa’ya, Kemalpaşa’ya Borçka’ya geldim. Ama Merkez’e ilk kez geliyorum. Geldiğimde de çok şaşırdım. Ben böyle bir yer görmedim. Beni şaşırtan coğrafyası oldu. Kuş yuvası gibi, dağın eteğine kurulu ve sürekli büklüm büklüm yollarla şehrin tepesine tırmanılan bir şehir.
Bu şehre benzeyen neresi var diye düşündüm. Aklıma Lozan geldi. Tabii, böylesi doğal zenginliğe sahip bir şehir değildi orası. Türkiye’de benzeri yok. Orada da aşağı Lozan’dan yukarı Lozan’a teleferikle çıkılıyor. Burası Allah vergisi güzelliğe sahip bir şehir. Ama kurumsal yatırımlardan uzak kalmış. Artvin’in sosyal merkezi AVM’ler değil, bence burası olmalı. Evet, Artvin Coğrafyasıyla, insanıyla çok farklı bir il.
Artvin’in çevre mücadelesine de değinen Saymaz, “Artvin Cerattepe ile aslında sesini sadece Türkiye’ye değil, dünyaya duyurmayı başardı. Ben bu konuyu ve Yeşil Artvin Derneği’ni duymuştum. Ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Artvin muazzam bir mücadele sergiliyor. Rize’de, Karadeniz’de bir çok çevre sorunu yaşandı. Rize merkezden yani çarşısından bakınca artık deniz gözükmüyor ” dedi.
Türkiye’deki medyanın durumuna özel bir sayfa açan gazeteci- Yazar İsmail Saymaz; ”Medyanın 2001 öncesi kartellerin ellerinde olduğunu, bugün ise tek yönlü, yanlı bir hal aldığını savunan Saymaz, ”Medya maalesef tek taraflı bir yol izliyor. Canlı yayında gazeteciler konuşuyor. Televizyonlar da her gazeteciye güvenemiyor. İktidardan yana konuşmak sıkıntı vermiyor. Ama muhalif bir duruş yapmak bu devirde gerçekten çok zor ve buna karşın da önemlidir. Şimdi 2006 2013 yılına kadar TV’lerde cemaatçiler, kendilerine verilen görev çerçevesinde konuşurdu. Şimdi gazeteciler konuşuyor. Her konuda gazetecilerin konuşması doğru değil, Hangi alanda uzman ise o alanda konuşsa olur. Ama her konuda gazeteci konuşmamalı. Bir kişi gazeteci olduğu için her alanda söz sahibi aydın kabul edilmemeli. Böyle bir yük yüklenmemelidir. Nasıl ki bahçıvan kendi alanında aydın ise, nasıl ki bir mühendis kendi sektöründe aydın ise gazeteci de kendi alanında aydın kalabilmeli. Maalesef İktidardaki otoriterlik medyada tek sesliliği doğurdu. TV sahipleri bu yüzden belli kişileri kanallarına çağırabilmekteler. Risk alamıyorlar çünkü.
Şimdi ise iktidar yanlısı gazeteciler aynı şekilde konuşuyor. Tv’lerde bazen 3 onlardan 1 bizden oluyor. Bazen muhalif hiç olmuyor, sadece kendileri konuşuyor. Şimdi her şeyi bir kişi belirliyor. Ekonomiyi, sabahı, kültürü, kaç çocuk yapılacağı, ne manşet atılacağı, tüm kuralları bir kişi bekliyor. Bu siyasetten çok öte bir durumdur. 2 Binlerin başında slogan “Konuşan Türkiye” idi. Biz 2 binlerin başında konuşan bir Türkiye’yi gerçekleştirebileceğimizi tasavvur ediyorduk. Ama bugün geldiğimiz noktada bırakın hayalini kurduğumuz Türkiye’nin gerçekleşmesini o gün söylediğimiz demokratik standardının da gerisinde kaldık
Türkiye’nin çok zor koşullarda OHAL içinde seçime gitmesiyle ilgili soruyu da yanıtlayan gazeteci Yazar İsmail Saymaz, “.Adalet Ve Kalkınma Partisi OHAL içinde seçime gidiyor. Oysa OHAL varken seçime gidilmemesi gerekir. Bugün gazetelerde ne yazılıp yazılmayacağına, hangi fotoğraf kullanılacağına, hangi manşetle çıkılacağına bir kişi karar verebilir. Savcılar TV’yi izleyip TV konuğunu gözaltına aldırabilir. Polis gazeteye bakıp köşe yazarına işlem yapabilir. Bu da yerli ve Milli olmanın gereği vatandaşlık görevi gibi kabul edilebilir bu dönemde. O yüzden gazetecilik hiç olmadığı kadar büyük risk altında.
Şimdi gazetecilik ağır iş kolunda yer alıyor. Nedir ağır iş kolu metal sanayi, tersane, demir çelik giriyor. O işin niteliği itibarıyla öyle. Ama iş koluna baktığımızda gazetecilik ağır iş koludur. O nedenle bizim için özel bir sağlık sigortası özel şartlar olması gerekir. Bir 212 sigorta var. Oda belediye otobüsünde indirimden başka bir işe yaramıyor” diye konuştu.
Baskın, erken seçimle ilgili de düşüncelerini açıklayan Gazeteci İsmail Saymaz, her partinin kendi adayını çıkarıp, 2. Turda kalan adaya destek verilmesinin mantıklı olduğunu, Türkiye’deki seçmen profilinin çeşitli kalıplar içinde biçimlendirildiğini, bunun da demokrasi için bir araya gelmeyi engellediğini belirtti.
Saymaz söyleşinin ardından imza gününe ve söyleşi programına katılan okuyucu ve takipçilerine, bu etkinliği düzenleyen Patika Kitabevi’ne teşekkür ederek Artvin’den ayrıldı.