Tarih: 15.08.2023 12:19

FIKRA RİZELİNİN ÖZÜNDE VARDIR

Facebook Twitter Linked-in

Her gecen gün daha da kirlenen bir dünyada güler yüzlü kalabilmek, hayata yaşanabilir tarafından bakabilmek Rizelilerin özünde var olan bir nitelik. Rize’de yaşanmış fıkra gibi olayları derleme merakım Hamamizade İhsan Trabzon’da ve kendi çevresinde yaşanmış komik olayları derlendiği kitabı ile tanışmamla birlikte başladı. Yaşadığım çevrede yaşanmış fıkra gibi olayları derlerken bir yandan da evvel zamana dair hatıraları canlı tanıklarından dinleme sansını elde ettim. Dr. Kerim Vardal, Vural Kazmaz, Arif Suyabatmaz, Yılmaz Kartal, Yılmaz Arayıcı gibi güzel insanları tanıdım onlardan hatıralar yaşanmış fıkralar dinledim. Ve bu fıkraları 2008 yılında yayınlanan “Rize’de Yaşanmış Fıkra Gibi Olaylar” adıyla kitap haline getirdim. Şimdi bu kitabımdan derlediğim bazı fıkraları sizlerle paylaşıyorum.

ALTTA DÖNERSUN

Kırk Yalan İbrahim, Mişona Çay atölyesinin baraka inşaatlarının yapımında bulunduğu sıralarda Kalaç Esat Dayı’nın yalancıktan mezarını yapmış. Baş tarafındaki tahtaya da; “Kalaç Esat’ın ruhuna Fatiha” diye yazdırmış. Biraz sonra Kalaç Esat çıkagelince “beni sağlığımda mezara koyan herif kimdir” diye sormuş. “Kırk Yalan İbrahim demişler” ve İbrahim’i çağırmışlar.

-Ula İbrahim! Hadi sağlığımda gömdün beni ne ettun ettun bari baş tarafımı kıbleye yapsaydın.

-Sen bi yolunu bulur orda kıbleye dönersin.

ŞADAN TUZCU’YA BÜYÜMÜ YAPTILAR?

Büyüyle yatıp büyüyle kalktığımız günlerde ANAP milletvekili Şadan Tuzcu bir yurt dışı gezisine çıktı. Gezi dönüşü evinde soyunurken ceketinin iç cebinde mor renkli bir bez parçası buldu.

-Aman bu na neyin nesidir? Yoksa bana da mı büyü yaptılar? Telaşıyla terlerken salondan karısının sesi geldi.

-Şadan, ısmarladığım kumaşı aldın mı?

KIRK YILDA BİR

Celal Memişoğlu esprili ve renkli kişiliğiyle Rize’nin unutulmaz isimleri arasındaki yerini almıştır. Çok partili dönemin başladığı sıralarda mebus seçildikten sonra memleketini unutan ve uzun zaman sonra Rize’ye gelen mebuslardan birini karşılamakta biraz heyecanlı ve iltifatta mübalağalı davranır. Mebus:

- Ne bu iltifat? diye sorar. Celal hemen cevabı yapıştırır:

- Nasıl iltifat etmeyelim... Kırk yılda bir geliyorsunuz.

YENGENUZ RAHMETLİ OLDU

Kalaç Esat evinin önüne çıkar, başlar sala okumaya (Rize’de ölüm olayı meydana geldiğinde hemen sala okunur.) Köylü hemen toplanır ve sorarlar:

-Hayrola kim vefat etti?

- Yengeniz rahmetli oldu diyerek üzüntüsünü belirtip ekler. Çaylukta çaylarun zamani geçecek, toplayacak da kimse yok, cenazeye başlasak çay karta kaçacak. Hazır geldunuz ha bu çayi beş dakkada halledelum, cenaze kalkana kadar... deyince tüm köylü bir anda çaylığa dalar ve çayı evin önüne yığar. Bir de bakarlar ki yenge ayakta. Onları karşılayıp ikramda bulunuyor. Şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar. Kalaç döner millete:

- Baktuk ikumuz bu çayi ebedi toplayamazuk, onun içun size bu oyini oynayup işi biturduk.

NEVZAT MAHMUTOĞLU’NUN SİGARASI

Nevzat ağabeyimiz o kadar çok sigara içer ki sabahleyin sigarasını yakar akşama kadar hiç sönmeden devam eder. Çöpçüler mahalleye gelmişler, yolu süpürüyorlar. Birisi bakmış ki ortalık izmarit dolu, arkadaşına dönmüş:

- Bu üstte kahve var galiba, çikalum birer çay içelum.

- Yok yok orasi evdur, sabah kalkandan gece yatana kadar cigara içer o demiş.

KAZ UÇARDA MALPETLİ UÇMAZ MI?

Rize’nin Derepazarı ilçesinde bir mezar taşı yazısı dikkat çekiyor: “350 metre kaya üzerindeki gürgenden atlayan Ameşka Yiğit Mustafa. Ölüm Tarihi :1850”

Kayanın yüksekliği yetmemiş, bir de gürgene çıkmış Mustafa.

YAĞABİLİRDE YAĞMAYABİLİRDE

Medet Rakıcı, Yüksek Denizcilik Okulundan ayrılmış fakat denizciliğe karşı olan sevgisini kaybetmemişti. Arkadaşları onun bu konuda merak ve kabiliyetini bildikleri için bir gün hava tahmininde bulunmasını isterler. O da ufuklara bakar bakar ve şu cevabı verir:

--Yağabilir de yağmayabilir de...

ÖĞRETMEN AFKURİYİ

Şimdi İstanbul’da Mali Müşavir olan hemşehrimiz Orhan Bilgin öğrencilik yıllarında Derepazarı’nda ilkokul öğretmen vekilliği yapıyordu. Bir gün öğrencilerinin gürültüsüne mani olamaz, bağırır, çağırır, netice yok. Derken sınıfın en büyüklerinden biri ayağa kalkar ve arkadaşlarına bağırır:

-- Kesun sesunuzi görmeyi misunuz öğretmen iki saattur ne afkuruyi.

BİZ KİME UYDUK

Hemşinli Dehli Hoca, Erzurum Müftülüğü’nden İstanbul’a Darül Beda-i hocalığına atanır. İlim sahibi olduğu için camilerde de ders verir. Bir gün camide ders verirken vakit geciktirmiş ezan okunmuş, kamet yapılmış. Bakmışlar ki hoca yok. Dehli hoca orada, namaz kıldırmayı ona teklif etmişler ve kıldırıp çıkmış.

Rahmetli Hamdi Danışoğlu da oradaymış ve çıkınca doktor Talat Tolan’ın babası Galip hocaya:

-Galip hoca nasıl namaz kıldın?

-Uydum imama, deyince...

-İmam? Dehri idi.

-Ne! Dehriye mi uyduk? Onun abdesti yokti.

TUTTUNUZ

Ekrem Orhon Rize milletvekilliğine aday olur, seçimi kazanamaz. İkizdere yoluna baş koymuştur. İkizdere’ye gider. Tüm halk:

-Biz seni tuttuk Reis baba diye bağırır.

Ekrem Orhon:

-Evet tuttunuz. Çiş yaparken şeyinizi tuttuğunuz gibi...

PERHİZ

Milli güreşçi Necati Morgül bir ara kalbinden rahatsızlanır.

Doktorlar kesin ve sıkı perpiz uygulamasını isterler. Ayrıca istirahat ve yorulmamak da var tabii.Yemeklerin tarifinde iki adet ızgara köfte ve salata vardır, kesinlikle ağır yemek, fazla yemek yasak.

Necati ne yapsın dayanamaz. Doktorun tarifesini uygulamak için kendince bir yol bulur: Yarım kilo kıymadan ikiyüz ellişer gramlık iki köfte.

BİZ UŞAK DEĞİLİZ

Demokrat Parti döneminde muhalefeti temsil eden ve iki kez başbakanlık yapan Hasan Saka’nın Trabzon’dan gelen “Çekil” telgrafına cevabı:

“Trabzon’dan gelen “Çekil” telgrafı üzerine çekildim, 80 okka geldim.”

Hasan Saka, meclis kürsüsünde konuşurken, “Ha bakun uşaklar, ne diyeceğum” deyince DP sıralarından “Biz uşak değiliz” diye sataşırlar. Saka, gayet sakin cevap verir:

“Tamam tamam lafumi geri aldum. Bizum oralarada yalnuz erkeklere uşak denur.”

İDARE EDUN

DP döneminin renkli kişiliklerinden biri olan Hasan Tez, bir gün kürsüde konuşurken DP milletvekilleri laf atarlar, ilkokul mezunu olduğunu yüzüne vururlar. Tez, Karadenizlilere has hazır cevaplılığı ile:

“Beyefendiler, şu mecliste tahsilsiz olan iki kişiyiz. Biri Genel Başkan, biri de ben, bizi de idare edin” der.

RİZELİ KONYALI FARKI

Rize Eski Belediye Başkanı rahmetli Ekrem Orhon’a sorarlar:

-Konyalı ile Rizeli arasında ne fark vardır?

-Uşağum yetiştirdiklerine bak anlarsun.

-Nasıl yani?

-Konyalı buğday, Rizeli misir yetişturur.

-Eeee ne olur yetiştirince?

-Ula koyarsun kizgin sacun ustine buğdayi, ne olur? Yanar, kavrulur, kömur olur, simsiyah kalur. Koyarsun misiri ayni sacun ustine, patlar, çatlar, atlar gider. Bir tane bile kalmaz

yerinde. İşte Rizeli budur.

İŞ DEĞİL FİŞ İSTEDİM

Rize TV Haber müdürü Kemal Akçan televizyonundan ayrılmış, yine basın camiasında iş aramaktadır.

Ardeşen’den hemşehrisi olan Çay TV Genel Yayın Yönetmeni Arif Akmermer’e uğrar ve iş ister. Akmermer, kendisine uygun bir işin olmadığını belirtir. Ayrıca birkaç yerde Kemal Akçan benden iş istedi, yardımcı olamadım der. Buu durumu öğrenen Akçan, bir gün Rize Belediye Parkında karşılaştığı Akmermer’e:

-Ben senden iş değil fiş istedim, vergi iadesinde kullanacaktım der.

OSMAN AMCA KISA KES

Kaçkar TV’de atma türkü yarışmasının yapımcılığını ve sunuculuğunu yapan Osman Efendioğlu hem faks hem de telefonla gelen isteklere cevap vermektedir.

Yine bir akşam program normal süresini hayli aşmıştır. Ana kumandada çalışanlar bir not yazarak uyarmak isterler:

-Osman amca kısa geç, eve gideceğiz, yazarak masasına bırakırlar. Efendioğlu istek sandığı notu alır ve konuk müzisyenlere dönerek canlı yayında okur.

-Evet arkadaşlar “Osman amca kısa kes, eve gideceğiz” bu eseri hanginiz seslendirecek?

KÖPEK BİLMEZSE

Ali Sırtlı üniversitede okurken burs alması için kendisine kefil olan armatör Ziya Kalkavan’ın evine gitmesi gerekir. Saat dokuzda gelmesi söylenen Sırtlı eve gelir, ama bahçenin girişinde kocaman bir kangalla karşılaşır. Korktuğu için bir süre içeri giremez. Ziya Kalkavan durumu görünce içeriden seslenir:

-Uşağum nerdesun? Hane dokuzda gelecektun?

-Bey amca ben dokuzda geldim ama bir saattir içeri giremiyorum. Köpek bana havlayıp duruyor.

-Oğlum korkma bi şe etmez. Hem sen bilmeyi misun ki havlayan köpek isirmaz.

-Bey amca ben bilmesine biliyorum da köpek biliyor mu?

Fatih Sultan KAR / İST.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —