RÖPORTAJ: BAYRAM ALİ KAVALCI
Rizeli tanımış emekli eğitimci, yazar, şair ve Rize’nin yaşayan tarihi hafızası olarak tanınan Orhan Naci AK, 1937 yılında Rize Merkez ilçeye bağlı Pazarköy köyünde doğdu. Babasının adı Mustafa, Annesinin adı Meryem’dir. Üç kız, üç erkek altı kardeştirler. Hayatta olan eşi Nevim hanımefendiden iki erkek bir kız çocuk sahibidir.
B.A.K: Muhterem hocam dünyaya geldiğiniz yılların zorluklarından ve devamında nasıl bir çocukluk dönemi ve o yılların yoksulluğunda almış olduğununuz mili ve manevi eğitimdeki başarı serüveniniz özetleyebilir misiniz?
O.N.A: O zamanın bir geleneği olarak nüfusa iki yıl geç kaydolmuşum. Yani resmen 1939 doğumluyum ama gerçekte 1937 yılında doğmuşum. Çocukluğumda 1940 lı yılların bütün sıkıntılarını yaşamış biriyim. Bir yanda ikinci cihan savaşı, bir yanda kurallık nedeniyle yaşanan kıtlık, yokluk ve zorluklar. Rize, o dönemin bütün bu zorluklarını ve ağırlığını yaşamıştı. Babam ikinci defa askere gitmiş, kuraklık nedeniyle tarla mahsulleri yiyeceğimizi temin edecek seviyede olmamış, çarşı ve pazarda da ekmeklik mısır ve diğer yiyecekler satılmaz olmuştu. Herkes gibi biz de olanla yetinmek zorundaydık.
Ekmeğimizi temin edecek kadar mısır tarlamız, yağımızı temin eden ineklerimiz, tuzumuzu ve bezimizi satın alabileceğimiz fındığımız vardı ama kuraklık yüzünden bunlar yeterli olamadı. Çocukluğumun ilk yıllarında mahalle camisine giderek namaz surelerini ezberledim ve Kur’an’ı yüzünden okumayı öğrendim. İlkokula 3 km. uzaklıkta olan Güneysu ilkokulunda başladım. Mahalle arkadaşlarımla birlikte patika yolları kullanarak kar kış, yağmur çamur demeden okula gidip geldik. Okul hayatımızın ilk yıllarında çarık giyiyorduk, daha sonra lastik ayakkabılar çıktı. Nahiye merkezinde olan okulumuzun iki dershanesi ve bir öğretmeni vardı. O bir öğretmen iki dershanede yüzden fazla öğrenciye öğretmenlik yapıyordu. Beşinci sınıfa gelince okula yeni bir öğretmen atandı. Bu yoksulluk yıllarını niye anlattım bilmiyorum. Her halde insanın geleceğini etkileyen unsurlar taşıdığı için olacak. 1951 yılında Güneysu İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra bir yıl kadar mahalle camisinde medrese tahsili gördüm, sarf nahiv okudum.”
B.A.K: Hocam, başarılı başlayan İlköğretim ve medrese eğitiminizin ardından henüz genç bir çocuk olarak 14 yaşında Orta ve Lise eğitiminiz için aileniz tarafından İstanbul’da okumaya gidiş öykünüzü dinleyebilir miyim?
O.N.A: Hay hay kısa olarak anlatayım. 1952 yılında İstanbul İmam Hatip okuluna kaydoldum. Okula kaydolduğumda okulun sadece birinci ve ikinci sınıfları vardı. O zamanlar okulun öğretmenleri, Osmanlı döneminden kalma ilim ehli kişiler, gerek dini ve gerekse ilmi çevrelerce tanınmış şahsiyetlerdi. Babam gemi adamı olarak posta gemilerinde çalışıyor ve sık sık İstanbul’a geliyordu. Ben birkaç sene bazen kirada ve bazen yurtta kalarak öğrenime devam ettim. Daha sonra ailece İstanbul’a taşındık, Kasımpaşa semtine yerleştik. Daha sonra da Bakırköy’e taşındık. Fakat Rize ile dolaysıyla köyümüzle bağımızı hiç koparmadık. Tatillerde köyümüze geliyor tatil sonu İstanbul’a dönüyorduk. Babam İmam olmamı istiyordu. İmam Hatip Lisesinden 1959 yılında mezun olduğumda imam olmaya mani iki özelliğim vardı. Birincisi Kur’an tilavetinde çok zayıftım, sesim ve kulağım tilavet sanatının özelliklerini yerine
getirebilecek kapasitede değildi. İkinci olarak Rize’nin köylü şivesini düzeltememiştim. Hitabette ve konuşma sanatında gerilerde kalmıştım. Bu yüzden imamlık mesleğini yerine getiremeyeceğimi anladım ve başka bir meslek edinmeye karar verdim. O yıllarda meslek lisesi mezunları üniversiteye giremiyordu. Bazı arkadaşlarımla birlikte dışardan lise bitirme sınavlarına girerek bir yıl sonra Eyüp lisesinden mezun oldum. Akabinde, 1960 yılının son baharında kendimi İstanbul Edebiyat Fakültesinde buldum.
B.A.K: Kıymetli hocam; O yıllarda Üniversite okumak isteyenlerin tercih yüzdesinin yüksek olduğu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü tercih etmenizdeki nedenleri ve Üniversite eğitimin ve ardından gelen askerlik hatıralarınızı okuyucularımıza anlatmanızı istiyorum?
O.N.A: Üniversite öğrenimim oldukça başarılı, hiç bir maddi ve manevi zorluk yaşamadan İstanbul’un en güzel yıllarında sorunsuz olarak geçmiş oldu. 1964 son baharında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan sonra, 1964-1965 öğretim yılında Çorlu Lisesinde öğretmenliğe başladım. 1965 yılında evlendim. Eşim Nevin Hanımdan Mustafa Tuna, Suna ve Tuğrul adlarında üç çocuğum oldu. 1968 yılında askere gittim. Tuzla Yedek Subay Okulunu bitirdikten sonra Edirne’nin Meriç ilçesinde askerliğimi tamamladım. Güzel bir ortam ve zevkli günlerdi. Askerlikten sonra Edirne lisesinde öğretmenliğe başladımsa da bu görev uzun sürmedi.
B.A.K: Hocam, Askerlik sonrası ilk olarak öğretmenlik mesleğine başladığınız, Edirne Lisesinin ardından memleketiniz Rize’ye dönme karanız, Rize’de ilk Felsefe öğretmeni olarak, o yıllarda Rize’nin en meşhur lisesi Rize Lisesinde göreve başlamanız ve ardından, kısa zamanda Rize Eğitim camiasının en hızlı tanınan başarılı bir eğiticisi ve yöneticisi olarak Rize eğitimine vermiş olduğunuz önemli hizmetlerinizden bahseder misiniz?
O.N.A: 1970 yılında annem ve babam Rize’ye dönünce bizi yanlarına istediler. Biz de 1972 yılında temelli olarak Rize’ye taşındık. Onlar köylü olarak bizler ise bazen köylü bazen şehirli olarak bir müddet böyle yaşadık. Rize’ye taşındığımda Rize’de benden başka felsefe öğretmenliği yoktu. Rize’deki öğretmenliğim ve memuriyetim özetle şöyle oldu: Sırasıyla Rize Lisesinde, Rize Öğretmen Lisesinde Felsefe öğretmenliği ve Rize Eğitim Enstitüsünde Müdür Başyardımcılığı görevinde bulundum. Rize Eğitim Enstitüsünde Ölçme Değerlendirme ve Eğitim Psikolojisi derslerine girdim. O zamanlar Rize Eğitim Enstitüsü sağ sol kavgalarının en sert bir şekilde tezahür ettiği bir yerdi. Ölümlerin ve yaralanmaların olduğu bir ortamdı. 1978 yılında bu savaşın en sert bir şekilde tezahür ettiği Rize Öğretmen Lisesi ve Rize Eğitim Enstitüsünden ayrılıp sakin bir limana, Rize İmam Hatip Lisesine geldim. Bir felsefe öğretmeni olarak İmam hatip Lisesi öğrencilerine karşı tutumum şöyle olmuştur. Din alanında Allah’ın yasakları, emirleri ve öğütleri vardır. Bunlara boyun eğer, iman eder ve bunların doğruluğundan asla şüphe etmeyiz. Bunlar yüce bir makamdan vahy ile bizlere bildirilmiştir. Bunun dışında kalan konularda ise merak ve şüpheyi doğru bilgi kadar önemsiyorum. Merak ve şüphe olmasa bilgide, teknolojide, icatta, üretimde ilerleme olmaz.
B.A.K: Hocam Rize’nin eğitim ve öğretim tarihinde, gerek üst düzey yöneticilik ve beraberinde kaleme almış olduğunuz onlarca eserlerinizle ve çok yönlü vasıflarınızla sağlamış olduğunuz fayda ve katkıları da öğrenmek istiyorum?
O.N.A: 1979 yılı sonunda Rize Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı ve Halk Eğitim Başkanlığı görevine atandım. 20 yıl devam eden bu görev süresi içinde 1983 yılından başlayarak sekiz yıl
Rize Kızılay Şubesi Başkanlığı, 1984 yılından başlayarak bir yıl süre ile Rize Milli Eğitim Müdürlüğü, 1994 yılında başlayarak 8 yıl süre ile Rize İlahiyat Fakültesinde Mantık Dersleri Hocalığı yaptım. Bu arada vilayetçe yayınlanan bazı kitapların hazırlanmasında ve yazılmasına katkıda bulundum. Halk Eğitim Başkanlığım sırasında görevim gereği, Rize’nin bütün köylerini tanıma imkânı buldum. Halkla sıkı temasımız oldu ve bu ortam, bizi halk kültürünü araştırma ve derleme çalışmalarına götürdü. Rize’de 1950 yılı sonrası gelişen çay tarımı ve çay tarımına dayalı olarak her bölgede kurulan çay fabrikaları, Rizelinin ekonomik hayatını değiştirdiği gibi sosyal hayatını da etkileyip değiştiriyordu. Eski gelenekler, yaşayış biçimi değişiyor yerini yenileri alıyordu. Kendine mahsus ve orijinal olan Rize halk kültürünün büsbütün kaybolması söz konusu olmuştu. Bu durumda Rizelinin unutulmaya yüz tutmuş iptidai ve ama orijinal halk kültürünü geçmişten bir hatıra olarak yeni nesillere aktarmak gerekiyordu.
B.A.K: Muhterem hocam; Rize eğitiminde özverili başarılarla geçirdiğiniz bu yılar içerisinde, başta Rize’nin tarihi, medreseleri, kültürü ve sanatına yönelik onlarca eserleri şehrimize kazandırdınız. Bu arada birçok eserinizi şiirlerinizle de süslediniz. Bu kadar yoğun çalışmanızın altında yatan sevgi ve ilgi neydi?
O.N.A: Halk Eğitim olarak yaptığımız hayırlı işlerden biri, Rize halk kültürü alanında yaptığımız derleme çalışmaları olmuştur. Bu araştırma ve derleme çalışmalarının ürünü olarak Rize El Sanatları, Rize Mutfağı, Rize Kültür Derlemeleri adlı kitapları yayınlama imkânı bulduk. Bu kitaplar Rize Halk Eğitim çalışanlarının müşterek ürünü olarak doğdular. Halk arasında anlatılan masalları derledikse de yayınlama imkanı bulamadık. Bu arada Rize kültürü ve tarihi üzerindeki çalışmalarımıza devam ettik. Çalışmalarımız tamamlanınca bunları kitaplar haline getirdik. 2001 yılında emekli oldum. Emekli oluncaya kadar beş kitap daha yayınladık. Bunlardan Rize Tarihi hariç diğerleri Rize halk kültürü ile ilgili derlemelerdir. Emekli olduktan sonra hacca gittim ve Rize tarihi, kültürü ve asıl ilgi alanım olan dini konularda çalışmaya devam ettim. Öğrendiklerimi veya çalışmalarımı paylaşma isteği beni yeni kitaplar yayınlamaya sevk etti. Aşağıda yayınlanmış eserlerimi ve bunlardan bazıları hakkında yaptığım kısa açıklamaları göreceğiz. Artık 80’i aşan yaşıma rağmen çalışmaya devam ediyorum. Kitaplar okuyor, her gün bir iki saat bilgisayar başında eğleniyorum. Araba kullanıyor, yazları köyde kışları şehirde yaşıyorum. Zaman zaman buluştuğumuz, beraber olduğumuz arkadaşlarımın yokluğuna üzülüyor yalnızlığımı yaşıyorum. Sayın Kavalcı, Rize’mizin eski ilkeli bir gazeteci yazarı olarak eserlerimin haberleştirilmesinde ve şahsıma her daim göstermiş olduğunuz sevgi ve ilginize çok teşekkür ediyorum.
B.A.K: Hocam, Rize’mizin yetiştirmiş olduğu değerli bir değerimiz ve şehrimizin önemli bir hafızası olarak, size aile fertlerinizle birlikte Allahtan sağlık içinde uzun ömürler diliyorum. Ağzınıza, gönlünüze ve kaleminize sağlık diliyorum. Çok teşekkür ediyorum.
Emekli Yönetici, Eğitimci, Yazar ve Şair Orhan Naci AK’ın yayınlanmış kitapları…
1-Rize Karşı beri Atma Türkü Yarışmaları-1994
Rize Halk Eğitim bünyesinde gerçekleştirdiğimiz atma türkü yarışmalarını ve Atama türkülerin Rize kültüründeki yerini konu edinmektedir. 2-Rize Medreseleri ve Medrese Alimleri-1994
Alan çalışması ürünüdür. 3-Osmanlı Dönemi Şairlerinden Rizeli Hafız Yusuf ve Şakir Âgâhi Efendi-1997
Bu eser Halil Velioğlu ile birlikte hazırlanmıştır. Osmanlıca harflerle yazılan iki şiir kitabının Latin harflerine çevrilmesi ve bazı yorumların ilavesiyle yayınlanmasıdır. 4- Rize Halk Şiiri Derlemeleri- 1998- 5- Rize Tarihi-2000 Bilinen bütün tarihi kaynaklara ulaşılarak hazırlanmıştır, Rize tarihi için ilk eserdir. On beş yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Emekli olduktan sonra ağırlıklı olarak İslam Dini alanında bazı sorunları konu edinen çalışmalarım oldu. Ayrıca Rize tarihi ve kültürü konularındaki çalışmalara da devam ettik. Bu alanlarla ilgili basılan kitaplarımız da sırasıyla şöyle: 6- Dinde Çıkarımlar Mantığı ve Dinin Alanı Üzerine- 2006
Bu kitap, dinde içtihatlarla yani çıkarımlarla ortaya konan hükümlerin kutsal kabul edilemeyeceği ve dinden sayılamayacağı üzerinde bir çalışmadır. Dinin esası Kur’an ve Kur’an’ın söyledikleridir. Bunlar kutsal ve değişmezler. Kur’an’dan içtihat yoluyla çıkarılıp ortaya koyduğumuz kurallar ise kullandığımız çıkarım yöntemi gereği ihtimalli sonuçlardır. Bu ihtimalli hükümleri dinden sayıp kutsallaştırmak ve dolaysıyla değişmez kabul etmek doğru değildir. Bunları dinden sayıp kutsallaştırırsanız bu yeni hükümler, sonraki nesiller nezdinde dokunulmaz, değişmez kabul edilirler ve böylece dinin alanını insan eliyle alabildiğine genişletmiş ve insanları mezheplerin ve dolayısıyla müçtehit dediğimiz insanların görüşlerine mahkûm etmiş oluruz. Nitekim gerek Hıristiyan ve gerekse İslam âleminde bu mahkûmiyet bin seneden fazla sürmüştür. Eğer müçtehitlerin görüşlerini, dinden sayıp kutsallaştırmayacaksak içtihat kapısı her devirde sonuna kadar açık. 7-Rize’nin Yönetim Tarihi-2008 8-Fosa Muhabbeti-2012- 9- Zekât/Sadaka Üzerine-2012
Kur’an’ı Kerimde Müslümanlardan toplanan vergilerin Tövbe süresinin 60 ayetinde nerelere harcanacağı açıkça belirtildiği halde bu vergiler ayetin belirtildiği şekilde harcanmamıştır. Özellikle insanların Müslümanlığa ısındırılması ve kölelerin hürriyetine kavuşturulması için yapılması gerekli harcamalar yapılmamış ve böylece İslamiyet’in sulh yoluyla yayılmasına engel olunmuştur. Ayrıca Kur’an’da sadaka ismiyle anılan bu vergiler, zekât terimiyle değiştirilmiş ve amacından uzaklaştırılmıştır. Kitap bu gelişmeyi konu edinmektedir. 10 -Pazarköy-2013- 11- Akmehmetoğulları-2013- 12- Kader Üzerine- (İrade Hürriyeti İnsanın Kaderidir)-2016
Bazı İslam Alimleri uydurma hadislere dayanarak sorumluluk gerektiren insan davranışlarının ezelde belirlendiğini ve bunların levh-i mahfuzda yazılı olduğunu iddia ederek insanların davranışlarında hür olmadığını ileri sürmüşlerdir. Bizim görüşümüz İnsanın yaradılışında belirleyici olan kanunun yani Allah’ın takdirinin onun davranışlarında hür ve sorumlu kıldığı şeklindedir. 13-Güneysu Tarihi- 2019- 14- Ayrıca mahalli gazetelerde azda olsa yayınlanmış yazılarım olmuştur. “Kur’an-ı Kerimde Hz Muhammed” ile “İslamiyet’in Zamanda Yürüyüşü” konularında çalışmalarıma devam ediyorum. Orhan Naci AK; Bu biyografi için Rize İhtisas Kütüphanesi sahibi Araştırmacı-Yazar Recep KOYUNCU ’ya da çok teşekkür ediyorum. ”dedi.