Tarih: 04.11.2023 12:40

Çevre ve Ekoloji” söyleşisi Hopa Ticaret ve Sanayi Odası Salonunda gerçekleşti

Facebook Twitter Linked-in

Hayati Akbaş

HOPA-Cumhuriyetimizin 100. Yılı nedeni ile Karçal Dergisince düzenlenen “ Artvin Çevre ve Ekoloji” söyleşisi Hopa Ticaret ve sanayi Odası Salonunda gerçekleşti.

Söyleşiye Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu ve Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu Konuşmacı olarak katıldılar.

Söyleşi öncesi moderatör Taner Gökdemir, 100. Yıl kutlamaları çerçevesinde düşünülen bu söyleşiyi Cumhuriyetimizin tarihsel geçmişi hakkında kısa bir bilgi vermeden geçemeyiz diyerek demokrasi ve özgürlükler konusunda Osmanlıdan günümüze geçen süreci değerlendirdi.

Adalet ve özgürlük kavramlarının insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirten Gökdemir, demokrasinin kurumsallaşması ülkeden ülkeye ve hatta kıtadan kıtaya farklılık gösterebilir, Tanzimat ve Islahat Fermanı ve meşrutiyetin Osmanlıya demokrasi adına yenilikler getirmesine rağmen bir yıl geçmeden kaldırılmıştır. Kanuni Esasiye ‘nin 2. Meşrutiyet ile yürürlüğe girmesi hukuk açısında önemlidir. Çünkü 2. Meşrutiyet sonrası hukuk kararları artık Şeyhülislamların yerine Kanuni Esasiye göre sonuçlandırılıyordu. Atatürk’ ün kurduğu cumhuriyete ne isim verilirse verilsin altı yüzyıl süren bir imparatorluğu demokrasi ve özgürlük yönüne çevirmenin önemli olduğunu düşünüyorum diyen Taner Gökdemir Karçal Dergisini yayınlamasında kendilerine yardımcı olan herkese ve özellikle Borçka Belediye başkanlığına teşekkür etti.

Ardından söyleşiye devam eden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ise şunları söyledi. “Öncelikle ülkemiz ve yakın çevremizde nelere sahibiz ve neleri yitiriyoruzün bilinmesi gerekir. Ülkemiz perspektifine baktığımızda Türkiye, bir ayrıcalık avantajına sahip olmasının yanında bir sürü çevre problemleri yaşamaktadır. Anadolu’da 3.000 e yakın endemik bitkilerin olduğunu söyleyen Kurdoğlu, dünyada doğa ve kültürel varlıkların korunması için en çok yasanın Türkiye’de mevcut olduğunu fakat her nedense bu varlıkların yok edilmesi için arkadan dolaşıp yasa çıkarmak isteyenler de çok.

Bunun birçok nedenleri var özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermaye daha rahat olabilmesi için bazı değişiklikler isteyebiliyor. Ve ne acıdır ki ülke bu yatırımı çekebilmek için kendi doğal varlıklarını teslim edebilmekte, onların yok olmasına göz yumabilmekte ve maalesef o ülkedekiler bu şekilde kalkınabileceklerine de inanmaktadırlar. Adeta dereler, dağlar peşkeş çekilmektedir. Oysa gelişme, çevreyi koruyarak olur ve bu bir zorunluluktur dedi.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu ise; “Anayasanın, iktidarın nasıl elde edildiğini veya değiştiğini değil anayasanın ülkesel hükümlerin ne olduğunu, çevre korumasının ne demek olduğunu, eko sistemin ne anlama geldiğini üniversiteye yeni başlayanlar okusun ve geleceğe yönelik çalışmalarını buna göre yapsınlar.1950 yılında mevcut orman kanunu ağaçlar ve dereler için tüzel kişilik tanıyordu. Orman memurları vardı belinde silahı ormanı, ağaçları dereyi korusun diye. Anayasanın 169 maddesi de meclisin bu konuda yasal düzenleme yapamaması için de madde koyuyor. Çevrenin korunması için meclisin asli ve genel görevini kısıtlıyor.

Dünya geneline baktığımızda yasalarla en çok korunan ormanlar bizde ama ne yazıktır ki dünyada en çok tahrip edilen ormanlarda bizde. “ dedi.

Söyleşi sonunda soru cevap bölümüne geçildi. Özellikle kafes balıkçılığının çevresel etkisi ele alınırken bir katılımcının Artvin’de barajlar ve HESler yapılırken çoğu vatandaşlar bunu” ülkemiz gelişecek bizde enerji ihtiyacımızı daha ucuz karşılayacağız “ diye düşünüyor. Oysa kaybettiği tarım arazisinin yanında her gün zamlanan elektrik faturaları ödemek zorunda kalıyor. Peki, şimdi bu hizmetin vatandaş için yapıldığını söylemek mümkün mü? demesi dikkat çekti




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —