Yazarımız Murat Ümit Hiçyılmaz, bölgemizde unutulmaya yüz tutan bir çok tarihi mekan ve binaları,köprüleri,mezarları,kaleleri,kısaca geçmişten günümüze bize ışık tutacak yerleri tanıtmaya devam ediyor. Bu kez Rize'nin Çamlıhemşin İlçesine bağlı sıra köylerden Başköy konağını kaleme aldı. Sizlerle paylaşıyoruz.
Bunlar doğu yönünden batı yönüne doğru Sıraköy (Aşağı köy), Ortayayla (Ortaköy) ve Ortaklar (Başköy) adlı köylerdir.
Ardı ardına sıralanmış olan bu üç köy için yörede “Üçpâre Hemşin” ve “Baş Hemşin” tabirleri kullanılmaktadır.
Günümüzdeki Hemşin ilçesi merkezinin eski adının “Sarvizan” olduğu göz önüne alındığında, asırlardır yörenin tamamını ifade eden “Hemşin” sözcüğünün esas kaynağının da bu üç köy olduğu sanılmaktadır.
Bu üç köyü tarihi açıdan mühim kılan en büyük özelliği ise Hemşin’i Cimil Vadisi’ne ve İspir’e bağlayan tarihi yol üzerinde kurulmuş olmasıdır.
Bu açıdan söz konusu üç köyün, Rize ile Erzurum arasındaki ticari ve kültürel irtibatı sağlayan alternatif bir yol üzerinde kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Zira bu üç köyde yaşayan sülalelerin büyük bir çoğunluğunun hem Rize, hem de Erzurum irtibatlı olduğu bilinmektedir.
Bahsedilen üç yayla köyünden en yukarıdaki olan Ortaklar (Başköy) köyünde, bütün ziyaretçilerin dikkatini çeken yalnız ve büyük bir ev bulunmaktadır.
Köyden bir ırmakla ayrıldığı için tek başına bulunan bu ev, klasik yayla evlerine nazaran oldukça büyük olup, vadiyi ve üç köyü boydan boya görebilen eşsiz bir konuma sahiptir.
Bir yayla köyünde oldukça iddialı bir yapı olan konağın adı yörede “Paşa Konağı” olarak bilinmektedir lâkin bahsi edilen paşanın kim olduğu hususunda yörede fazla bir bilgi bulunmadığı görülmüştür.
Paşa konağı, eğimli bir araziye konumlandırılmış iki katlı oldukça büyük bir yapıdır.
Dış kısmı büyük ölçüde günümüz inşa malzemeleri ile tadile edilmiştir ve orijinal halini genel olarak yitirmiştir.
Özellikle beşik çatının örtüsü komple değiştirilmiş ve klasik sac malzeme ile kaplanmıştır.
Doğu yönüne bakan ön cephede günümüzde ahır olarak tasarruf edilen zemin katın moloz taştan örülmüş duvarları orijinal halini korumaktadır ancak asıl yerleşim alanı olan birinci katın hem duvar yapısı hem de pencereleri değiştirilmiştir.
Bu bölümde orijinal duvar yerine briket örülmüş ve altı adet pencere yenilenmiştir.
Zemin katta oval formlu bir ana kapı bulunmakta olup, üzerinde bir adet OsmanlıTürkçesi ile yazılmış kitâbe mevcuttur.
Ana kapının her iki yanında bulunan ikişer adet küçük ebatlı ve demir çubuklu pencereler korunmuştur. Bu pencereler dışa açılan ahşap kanatlara sahiptir.
Konağın yan duvarları yığma moloz taştan örülme bütün bir duvardan ibaret olup, her iki cephede de iki adet normal ve bir adet küçük ebatlı pencere bulunmaktadır.
Konağın asıl girişi ise arka cephededir ve buradaki giriş kapısı cephenin tam orta kısmındadır.
Kapının her iki yanında eşit mesafe ve büyüklükte iki adet yeni pencere bulunmaktadır.
Giriş kapısı ve pencerelerin aksine arka cephenin duvarları yer yer briket ilavesi yapılmış olmasına rağmen orijinal haline uygun şekilde yığma moloz taşla örülmüştür.
Konağın ahır olarak kullanılan zemin kat girişindeki kapının üzerinde bulunan kitabesine göre hicri 1277 yani günümüz takvimi ile 1860 yılında inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Kitâbe metni, mermer yerine yerel bir taşa amatör bir işçilikle yazıldığı için güç bir şekilde okunabilmektedir. Buna göre metinde şu ifadeler yazılmaktadır;
Yetmiş yedi tarihinde inşa edildi bu bina
………………………………………….
Sahibine verme ya Rab ömrü oldukça hata
Hafız ismiyle inayet eyleye Bâri Huda
Sene 1277(1860-1861).
Konağın iç kısmı, dış görünüme nazaran daha fazla otantik özellikler taşımaktadır. Giriş kapısından itibaren kısa bir koridordan sonra yörede “hayat” denilen ana odaya ulaşılmaktadır. Odalar ahşap malzeme ile bölünmüş olup, bu kısımlar oldukça eski bir görünüme sahiptir. Hayat odasından diğer odalara geçişler müstakil kapılarla sağlanmaktadır. Kapılarda, menteşelerde ve duvara sabitlenmiş ahşap dolaplarda türlü işleme ve motifler dikkat çekmektedir.
Binanın köşe kısımlarına tekabül eden baş odalarda birbirinin aynısı iki adet büyük şömine taşı bulunmaktadır. Konakta yaşayan ailenin verdiği bilgilere göre, Paşa’nın kaldığı oda köy tarafına bakan köşedeki odadır. Bahsi edilen odada, diğerine nazaran üstün argümanlar daha fazla göze çarpmakta ve özellikle namaz kılmak için tasarlanmış olan küçük mihrap bölümü oldukça sıra dışı bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca üzeri türlü süslemelerle nakşedilmiş ahşap kapı harikulade bir sanat işçiliğine sahiptir.
Hayat odasından dik bir ahşap merdiven sayesinde ahır katına inilmektedir. Buradan zemin katın başlangıçta ahır olarak değil, bir çeşit zindan olarak tasarlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu yerde iki adet şömine taşının daha olması, bu bölümün ahır olarak tasarruf edilmediğini ortaya koymaktadır. Ancak günümüzde evde yaşayan aile hayvancılıkla meşgul olduğundan bu bölüm ahır olarak kullanılmaktadır.
Konağın arka çaprazında konak sakinleri ile alakası olmayan ve köyün geneline ait tarihi bir mezarlık bulunmaktadır.
Bu mezarlıkta yapılan incelemelerde ikisi kadın olmak üzere toplam üç adet kitâbeli mezar taşı mevcuttur. Bu mezar taşları, Çalmaşurzade Firdevs Hanım’a, Şalmaşurzade Ayşe Arzu Hanım’a ve Odabaşızade İbrahim Ağa’ya aittir.
Konağa, yörede hemen herkes “Paşa Konağı” demekte ve bu adlandırmayı da konağı bir Osmanlı paşasının yaptırdığı rivayetine dayandırmaktadırlar. Konağı yaptıran paşa, gerçekten de bir Osmanlı paşasıdır ve adı Hacı Memiş Paşa’dır.
Hacı Memiş Paşa, doğum tarihi bilinmemekle beraber, aslen Rize’nin Tophane (Babik) mahallesindendir. Babasının adı Mahmud, dedesinin adı Abdullah’tır. Memiş Paşa Osmanlı Devletinin muhtelif yerlerinde iltizamlık görevlerinde bulunmuştur. Nitekim 1273-1274 (1857-1858) senelerinde Sayda, Beyrut, Şam ve havalisi gümrüklerini iltizam etmiştir.
Yine 1277 (1861) yılında Yafa, Hama ve Humus kazaları mukataasını iltizam ediyordu ki bunların Çorak adı verilen rüsum bedeli 13.760.000 kuruş idi. Hatice Hanım ile evli olan Memiş Paşa’nın Mesut Paşa, Ahmed Fehmi ve Mehmet Ali adlarında üç oğlu, Fatma Yaldız ve Hemşinli Kadı Müslimzade Yunus Vehbi Efendi ile evli olan Saniye Sakine adlarında iki kız çocuğu vardı.
Paşa’nın yaptığı iltizamdan hayli zenginleştiği ve birçok yerde mülkü bulunduğu arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Rize kasabası çarşısında Hacı Memişpaşa Hanı adıyla anılan yerde yirmi üç oda, bir kahvehâne ile bitişiği ve yakınında on beş dükkan ile fırın olmak üzere mülkleri bulunmaktaydı. Yine Rize’nin Kalohton, Müftiparavol, Babik, Kamaşinoz, Emineddin, Roşi, Paşayan, Fosa ve Andon mahalle ve köylerinde, ayrıca Çayeli’nin Yaka, Hemşin’in Baş Hemşin ve Aşağı Hemşin köylerinde konak, harem dairesi, duvar, dükkan, hane, değirmen, arazi, tarla, arsa, meşe, koru, harman, serender ve ahır gibi enva-i çeşit mülkleri vardı. Bunlardan başka Erzurum’un Tufaniç köyünde çiftlik, Kıbrıs Omorfo’da çiftlik, tarla ve yapılar, İstanbul Ayaspaşa mahallesi Mollabayırı mevkiinde ve Galata Fındıklı’da sebil karşısında birer konak, Rumeli'de Balçık kasabası Karamahmud ve Ayazma mahallelerinde arsa, han, hane, ahır, bakkal dükkanı ve mağazaları bulunmaktaydı.
1879 yılında Rize’de vefat eden Memiş Paşa muhtemelen Şeyh Camii önündeki hazireye defnedilmişti. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu alandaki mezarlar kaldırılınca kabrin mermer lahdi ve kitabesi Pilavdağı mahallesine nakledildi. Hamidi fesli ve kalın püsküllü olan kitabesinin metni meşhur müderris ve şair Agâhî Efendi tarafından yazılmıştır. Kitabe şöyledir;
Hayât-ı dehrden yek-ser taalluk riştesin kesdi
Bugün azm-i reh-i ukbaâ edip Hacı Memiş Paşa
O sahib-i servet ü ehl-i kerem bunda li-vechi’l-lâh
Müberrâta edip sa’y eyledi hayratlar inşa
Âna sahn-ı serây-ı Cennetü’l-Me’va makam olsun
Zülâl-i çeşm-i hayretden etdi teşne-i revâ
Tarik-i Hakda yapdı köprüler birçok da camiler
…….meşkür kıl sa’yin Hüdavenda
Zebân-ı hâme Agâhî müebbed buldu tarihin
Göçüp firdevsi kıldı caygeh Hacı Memiş Paşa
Mâil-i hayr ü hasenât nâil-i ecr ü mesübât
Mirimirân-ı kirâm-ı zevi’l-kadr ve’l-ihtiramdan
Merhûm ve mağfurunleh el-Hac Mehmed Memiş Paşa’nın
Ruhuna el-Fatiha. Sene 1296 Safer.
Hacı Memiş Paşa, aynı zamanda hayırseverliği ve cömertliği ile de tanınan bir şahsiyetti. Nitekim gerek Rize’de gerekse Rize dışında birçok hayır eseri bulunmaktaydı. Memiş Paşa tarafından 1862 yılında Hemşin’in Yaltkaya Köyü Papager mahallesinde inşa ettirilmiş caminin kitâbesi şöyledir;
Bir Mescid içün bin emel işmiş bu yerde mü’minîn
Etti âna tarh-ı temel eltâf-ı Rabbu’l-Alemin
Bir mirmirânbenâm inşaya idüp ihtimam
Bu nokta Hemşini tamam itdi şerefle hemnişin
Tarih-i tamin söyledi Behcet Seza Ahmedî
Yapdırdı âlî ma’bedi Hacı Memiş Paşa hemin. Sene 1279
Başköy’deki mescid de yine Memiş Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Bu mescid için 5 Safer 1292 (13. 3. 1875) tarihinde tescil için mütevelli tayin ettiği Çalmaşurzade Mehmed Mizrap bin Mustafa huzurunda bin beş yüz kuruşu vakfetmişti. Bu paranın senelik nemasından iki yüz kuruşu mescidin hatibine, fazlası da mescidin aydınlatma yağı ile diğer ihtiyaçlarına harcanmak üzere vakfedilmişti.
Memiş Paşa’nın ölümünden sonra 1888 yılında Maliye Nezareti Memiş Paşa’dan alacakları bulunduğu iddiasıyla varisleri aleyhinde dava açmıştı. Davayla Paşa’nın varislerinden 17.069.916 kuruş talep edilmekteydi. Dava sonucunda Dersaadet Birinci Hukuk Dairesi’nin 5 Temmuz 1889 tarihli kararıyla İstanbul, bilâd-ı selâse ve Rize’de bulunan tüm gayri menkullerine haciz konulmuştu. Memiş Paşa varislerinden talep edilen bu bedel Sultan II.Abdülhamid Hanı’ın 25. cülûs-i humâyunu hatırasına 1883 senesi sonuna kadar Maliye-i Hazine’ye olan borçların af edilmesi kapsamında 30 Ağustos 1909’da af edildi.
Memiş Paşa’nın her biri rütbe sahibi olan üç oğlu ve eşraftan olan ahfâdı Hacımemişpaşazade olarak anılmıştır. 13 Eylül 1880 tarihinde Trabzon Valisi Sırrı Paşa tarafından hazırlanıp Bab-ı Âli’ye gönderilen Doğu Karadeniz Bölgesinin nüfuzlu ve önde gelen 236 mümtaz kişisi arasında Memiş Paşa’nın oğlu Ahmed Bey, servet, emlak ve haysiyetçe birinci derecede, Mesud ve Mehmed Ali beyler ise, servet ve emlakca birinci derecede ise de haysiyetçe üçüncü derecede gösterilmiştir. Bu aile, soyadı kanunundan sonra Göğen, Baldaş, Teker ve Yardımcı soyadlarını almıştır.
Memiş Paşa’nın ölümünden sonra çocuklarınca yapılan miras taksimatının sonunda söz konusu konak, Paşa’nın sağlığında konağın bütün hizmetlerini gören Çerkezoğlu Rıza’ya hibe edilmiştir. Çerkezoğlu Rıza’nın tek oğlu Enver, 1950’li yıllarda gerçek hak sahibi olan Memiş Paşa’nın torunlarından Melahat Baldaş’a ulaşmış ve belli bir ücret karşılığında konağın tapusunu üzerine almıştır. Günümüzde de konak, bahsi edilen ve Çekmez soy ismini kullanan ailece kullanılmaktadır.
Kaynaklar:
Beşiktaş Şer’iye Sicili, No 170, s.28, hüküm 91-92.
Beşiktaş Şer’iye Sicili, No 171, s.26, hüküm 80; s.28, hüküm 87; s.29, hüküm 91; s.30, hüküm 92-93; s.32, hüküm 98-99.
Beyhan Kesik, Şâkir Âgâhî ve Şiirleri, Ankara 2010, s.107.
BOA. Y.PRK.UM.2/40
İshak Güven Güvelioğlu - Murat Ümit Hiçyılmaz - Mustafa Gürdal, Rize – Hemşin İlçesi Tarihi Mezar Kitâbeleri, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2010, s.90.
Mahkeme Suret Defteri, 1888-1903
Rize Şer’iye Sicili, No 1501/417, 726
Rize Şer’iye Sicili, No 1502, s.62.
Rize Şer’iye Sicili, No 1503, s.29, hüküm 96-97; s.38, hüküm 120; s.171, hüküm 662; s.194, hüküm 727;
Rize Şer’iye Sicili, No 1504, s.39, hüküm 138; s.42, hüküm 153; s.76, hüküm 288.
Salim Çekmez (1948 Doğumlu) ile 29.11.2013 tarihinde yapılan röportaj.
Şengül Karaloğlu, Şeriyye Sicillerine Göre Sosyal ve Ekonomik Yönleriyle Rize (1295-1296), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı, yüksek lisans tezi, İstanbul 2007, s.177, 236-237.
Pazar Şer’iye Sicili, 1477, s. 84.