Bedîüzzamân’ın Siyâsete Bakışı!
Siyaset idare etme sanatıdır. Devletin resmi bir dairesinden, özel bir işletmenin, bir evin veya ailenin idaresinden ta cemaatlerin idaresine kadar uzanan bir sistemdir. Ne yazık ki günümüzde siyaset denilince parti ve hükümet akla gelmektedir. Öyle bir hale getirilmiş ki insanlar sosyal hayattaki bütün müşküllerini siyasetle çözeceğine inanmışlardır.
Çünkü idari icraatlar öyle çalışıyor ve öyle de devam ediyor. Bir resmi dairede, resmi bir işlemi tavassutuz ve rüşvetsiz takip etmek birçok müşkülat ve marazları beraberinde getirmektedir. Zaten vatandaşta bu bilinçte olduğu için rüşvet ve tavassutla iş takibine alışkındır. Hangi iktidar dönemi olsa olsun, yandaşlar, iktidarın temsileri gibi sahaya çıkarak, siyaseti yanlış emellerine basamak yapıyorlar. Asr-i ahirin bediisi Bediüzzaman ne güzel söylemiş: “ menfaat üzere dönen siyaset canavardır.” Amenna…
Keza, siyasi parti liderlerinin birbirlerine hitaben kullandıkları üslup ve gıybetler hiç ama hiç te yakışık değildir. Bakınız yakında ABD’de yapılan başkanlık seçiminde muhalif liderler tüm kamuoyu karşısında, birbirlerine saldırmadan efkârını beyan ediyorlardı. Bütün dünya bu siyasi liderleri alkışlıyordu. Bizde ise, siyaset propagandası adeta meydan muharebesine çevrilmektedir. Bu şekilde ki siyasi argümanlar milletimizin birlik ve beraberliğine zarar vermektedir. İslamiyet’te Allah, için sevmek ve Allah, için düşmanlık etmek esastır. Yoksa siyasetine muhalif bir kardeşini insafsızca eleştirmek zulümdür.
Bir diğer tarafta da, bu günlerde dini ve din âlimlerini siyasi emellerine alet edenler var, oysa Bediüzzaman: “ İslamiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tabi olamaz. Ve alet yapmak islamiyet’in kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.” Hutbe-i şamiye,
“Kur'an bizi siyasetten şiddetle menetmiş. Evet, Risale-i Nur'un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı, imanî olan hakikatlarla gayet kat'î ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlar ile Kur'ana hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur'u hiçbir şeye âlet edemeyiz.” Şualar
”Evet, bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.” Kastamonu Lâhikası
Üstad, siyaseti, gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi, İnsanın dar dairedeki gerçek vazifesini bırakıp, geniş dairelerdeki siyasî ve içtimaî hadiselerle gereksiz olarak ilgilenmesini zararlı görmüş ve şöyle diyor:
'Hem iman ve hakikat noktasında bu çeşit merakların büyük zararları var. Çünkü gaflet verecek ve dünyaya boğduracak ve hakikî vazife-i insaniyeti ve âhireti unutturacak olan en geniş daire ise, siyaset dairesidir. Husussan böyle umumî ve mücadele suretindeki hâdiseler, kalbi de boğuyor.” Emirdağ Lâhikası
Üstat, Nur talebelerine manen şöyle hitap ediyor: Eğer sizler sohbetlerinizde ve konuşmalarınızda hep siyasi mesellere yer verirseniz, sizler de onlara benzemiş olursunuz. Bundandır ki: Nur talebeleri bütün himmetlerini insanların kurtuluşuna sarf ederler. Siyaset gibi malayani ve boş şeylerle vakitlerini kaybetmezler.
Kur’an-ı Kerim’de ve onun tefsiri olan hâdis-i şeriflerde mealen beyan edildiği üzere: Cenab-i Allah’ın beğenmediği, kötü gördüğü, yasakladığı şeyler kimde varsa kötü; O’nun razı olduğu şeyler kimde varsa iyidir. İşte siyasette bu ölçü yoktur. Yandaşını iyi, muhalifi ise kötü görür.
Üstad, konu ile alakalı şöyle diyor:
“Sakın, sakın! Dünya cereyanları, husussan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı perişan etmesin! ‘Elhubbu fillahi velbuğzu fillahi’ düstur-u Rahmanî yerine, el-iyâzü billah ‘El hubbu fissiyaseti velbuğzu lissiyaseti’ düstur-u şeytanî hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve el-hannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlık ile zulmüne rıza gösterip, cinayetine mânen şerik eylemesin.” Kastamonu Lâhikası
Keza, “Nur şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü iman, mâl-i umumîdir. Her taifede muhtaçları ve sahipleri var. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalâlete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü'minlerin uhuvveti esastır.”Emirdağ,Lâhikası
Risale-i nur cemaatinde sevk ve idare şahısların elinde değildir. Cemaatin şahs-i manevisindedir. Daima “Hakkın hatırını Âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez” düsturu ile hareket ederler. Kur’an’ı Kerim’de Ali İmran ve Şura süresinde ki emirlere bağlı olarak istişare ve şer’i meşveret esaslarına bağlı hareket ederler. Ne şahısların tekelinde ne de siyasetle uğraşmazlar. Seçim zamanında vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere sandığa gidip oyunu kullanırlar. Biri siyasete girse de kendi adına girer, o da Nur Cemaatini bağlamaz, lütfen o şahısta Nur cemaatinden beklentiye girmesin.
Rüstem Garzanlı/Diyarbakır