Davuluyla, sahuruyla, teravihiyle ve dahi mukabelesiyle bir Ramazan'ı daha geride bırakıyoruz.
Bayram telaşı her evi sarmış durumda. Bütün bu heyecan aslında Efendimiz'in sünnetinin bir gereği.
Ama bizler ne kadar bu bilince sahibiz bilinmez. Bilinen bir şey var ki o da, şimdilerde bayram denince akla tatil gelmesi ve günümüzde bayramların sünnet ruhunu taşımıyor olması. Biz de çok geç olmadan, Nebiler Serveri gibi bir bayram geçirmek için neler yapabileceğimizi işin ehillerine soralım istedik.
çoğumuzda çocukken annesinden babasından dinlediği sıcak bir yaz Ramazan'ı geçirmiş olmanın zorluğu olsa da, bayram telaşı şimdilerde evlere girmiş durumda. Pastalar, börekler yapılıyor, bayramlıklar gardıroplardaki yerini almış bile. Kimi memleketine giderken, kimi de bayramı fırsat bilip tatil yollarına düşmüş bile. Hala bayramı nasıl geçirelim diye düşünenler varsa bir tavsiye:
'Bu bayramı Allah'ın Resulü'nün (sas) sünnetine uygun, O'nun istediği gibi geçirmeye ne dersiniz?' Asr-ı Saadet'teki huzur atmosferini evlerimizde hissedip bayramı bayram gibi geçirelim.
İstanbul üniversitesi Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reşat öngören ve Dr. Emine Gümüş Böke ile Efendimiz'in bayramlarını ve O'nun sünneti ışığında bayramı nasıl geçirmemiz gerektiği ile ilgili tavsiyelerini konuştuk.
Prof. Dr. Reşat öngören gerçek manada bayramın bir ay boyunca oruç ibadetini başarılı bir şekilde eda etmenin sevincini yaşamaktan ibaret olduğunu düşünüyor. Ona göre, öngören Ramazan'dan sonra bu kutlu aydaki gibi ibadeti, kulluk şuurunu ve ruhu devam ettirebilmek için bayram kavramını iyi idrak etmek gerektiğini belirtiyor.
Dr. Emine Gümüş Böke ise bayramların bir nebevi miras olarak algılanması, Efendimiz'in hayatını örnek alarak idrak edilmesi gerektiği kanaatinde. Aksi takdirde bayramların bir tören ve bir gösteri olmaktan öteye gitmeyeceğini söylüyor.
İşte öngören ve Böke'nin tespitleriyle Hadis-i Şerif ve sünnetler ışığında Peygamberimiz'in bayram hazırlıkları ve tavsiyeleri...
NAMAZDAN öNCE HURMA
Yaptığımız çoğu güzel davranışın esasında sünnet olması hayli manidar. Allah'ın Resulü Ramazan Bayramı'nda namaza çıkmadan önce birkaç hurma yemesi de bunlardan biri. Zira O'nun hurma yeme adeti bir sünnet telakki ediliyor. Bu anlayış da bayramlarda tatlı ikramı geleneğine vesile oluyor. Bir anlamda bayramın gelişini haber veriyor ve bu zaman diliminde oruç tutulmasının doğru olmadığını gösteriyor.
BAYRAMLAR SIRADAN OLMASIN
Efendimiz, her zaman arkadaşlarıyla görüştüğü gibi bayramlarda da onları evlerinde ziyarete gidip, ikramlarını kabul ederdi. Kendisi de misafirlerine ikramda bulunurdu. Efendimiz'in (sas) bayramlarda Allah'ın rahmetiyle tecelli ettiğini belirten, bundan dolayı namaz ve ziyaretler için evden çıkılmasını tavsiye ediyor. Biz buradan bayramların diğer günler gibi geçirilmemesi gerektiğini anlıyoruz. Bayram namazına bütün aile fertlerinin katılması, fıtır sadakası dışında farklı infakların da yapılması, hediyeleşmeler, ziyaretler, dualaşmak, güler yüzlü olmak, imkanlar ölçüsünde yeni ve temiz kıyafetlerin hazırlanması, çokça tesbih ve zikir yapılması, bayramlarda yapılabilecek en güzel davranışlar...
SILA-İ RAHİM BEREKET ETMEK
Günümüzde aile bağları zayıfladığı için, toplumdaki manevi değerler de giderek zayıflıyor. Müslüman'a yakışan aile ve akrabalarıyla kaynaşıp, bayramları bayram havasında kutlamakken, şimdilerde bu günler bir tatil vesilesi olarak görülüyor. Bu noktada bayramların, aile, akraba ve komşuluk ilişkilerinin güçlendiği manevi zaman dilimi olmasının da bir önemi kalmıyor. Bunun sonucunda ise geleceğin de teminatı olan çocuklar ve yeni yetişen nesil, bayramların önemini kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşıyor. Bu sebeple bayramda tatile gitmek yerine, sıla-i rahim yapılarak aile bağlarının güçlendirilmesi gerekiyor. Zira Peygamberimiz de sıla-i rahmin akrabalarda sevgi, malda bolluk ve ömürde uzamaya vesile olacağını bildiriyor. (Tirmizi, Birr, 49)
Namaz yolunuzu uzatın çünkü...
Bayram namazı için evden çıkan bir kimsenin evine farklı, daha uzun bir yoldan dönmesini tavsiye ediyor Efendimiz. Siz de bayram namazı sonrası yolunuzu uzatmayı unutmayın. Böylece daha fazla insanla görüşüp, bayramlaşmış ve her adımı sevap olan bir ameli (mescitlere giderken çok adım atmak) yerine getirmiş olursunuz.
ARİFE GüNü KABİR ZİYARETİ VE BOL BOL DUA
Aslında 'arife' Kurban Bayramı'ndan bir gün önceki Zilhicce ayının 9. gününe verilen isim. Fakat bizim geleneklerimizde bu kelime, hem Ramazan Bayramı'ndan önceki gün hem de önemli görünen günlerden bir gün öncesi için kullanılıyor. Bu bağlamda Allah Resulü'nün (sas) en faziletli duanın arife günü yapılacak dua olduğunu bildirmesi, bu günün çokça dua, ibadet ve zikirle geçirilmesi gerektiğini de gösteriyor. Resul-i Ekrem Efendimiz (sas), 'Arife günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramı. Bu günler yeme içme günleridir.' buyuruyor. Bunun dışında arife gününden başlayarak yapılan kabir ziyaretleriyle, onlara sunulan manevi hediyeler ile ölülerimizin de sevindirilmesi gerekiyor. Zira O (sas), Müslümanların kabirlerini de ziyaret ederek, duada bulunur ve buralardan ibret alınmasını isterdi.
MUSALLADA BAYRAM NAMAZI
Asr-ı Saadet'te bayram kutlamaları musalla (namazgah) adı verilen geniş bir alanda kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. Bayram namazına gitmeden önce gusleder ve en güzel elbisesini giyerdi. önce iki rekat bayram namazı kıldırır, sonra da ayağa kalkıp cemaate dönerek hutbe okur, vaaz ve nasihatte bulunurdu. Daha sonra arka saflarda bulunan kadınların tarafına giderek onlara da öğüt verirdi. Peygamberimiz, bütün hutbelerine Allah'a hamd ederek başlar ve bu hutbelerinde çokça tekbir getirirdi.
Kaynak : Zaman