Av. HÜSEYİN KARAAHMETOĞLU

MÜCADELELERLE DOLU BİR YAŞAM BİR MEMLEKET SEVDALISI: Av. HÜSEYİN KARAAHMETOĞLU.VE RİZE’NİN YAKIN TARİHİNDEN ANEKDOTLAR

İNSAN 23.12.2021 10:09:38 873 0
Av. HÜSEYİN KARAAHMETOĞLU

Rize kendi dinamiklerine nedense sahip çıkmıyor. Yeterince faydalanamıyor. Bu dinamiklerden biri de hiç şüphesiz Av. Hüseyin Karaahmetoğlu’dur. Avukat olarak, Rize Barosu Başkanı olarak, Rizespor Başkan Yardımcısı- As Başkanı-Yönetici olarak Rize’ye hizmetleri dokunmuştur. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) Başkanlığı görevini yürütürken yanlışın yanında olmadığı için görevinden alınmıştı. Maalesef ciddi bir lobisi olmayan, sadece siyasi anlamda lobi oluşturan Rizeliler, kendilerini başarıyla temsil eden hemşerilerinin yanında durmamıştır.

RİZE’YE RİZESPOR’A HEP FAYDASI DOKUNDU

Babası devlet memuru olması ve kirada oturmaları nedeni ile çocukluğumdan üniversite bitene kadar çeşitli işlerde çalıştı. İlkokulda okurken sakız, gazoz, mısır, simit, balık sattı. Yüksekokulda okurken Cumhuriyet Çay Fabrikası’nda geçici işçi olarak vardiyalı çalıştı. Yüksekokulu bitirdikten sonra Rize Belediyesi Elektrik ve Su İdaresi’nde muhasebe elemanı olarak işe başladı. Avukat olmak için gece gündüz ders çalışıp İstanbul hukuk fakültesini derece ile kazandı. Çocukluğunda Rizespor minik takımı Rizespor’un maçlarının 15 dakikalık devre arasında sahaya çıktı. Rizespor genç, Rizespor amatör Esnafspor ve Kalegülbahar sporda futbol oynadı. Avukatlık stajı yaparken babası Balsu Camiinin avlusunda kalp krizi geçirerek vefat ettiğinde ne bankada bir mevduatı, ne de parası vardı.  Cebinden çıkan az miktarda parayı çerçeveletip ofisine astı. Rize’de genç avukat olarak çalışmanın zorluklarını yaşadı. Gelen müşteriler sen çocuksun deyip ona dava vermiyorlardı. Bunu aşmak için kalın gözlük taktı ve bıyık bıraktı. Mücadele ver zorluklarla verdiği mücadele sürecinde hayatının her deminde Rize’ye Rizeliye faydası dokunan Av. Hüseyin Karaahmetoğlu ile geçmişe yolculuğa çıktık….

ÜÇ KUŞAK RİZE BALSU MAHALLESİ’NDENİZ

*Dilerseniz yola, hayatı hikâyenizle ve ailenizle çıkalım. 

26 Ocak 1959 tarihinde Rize Balsu Mahallesi'nde doğdum. Babam Cihatdin Karaahmetoğlu’nun anne ve babası yine aynı mahalleden olan dedem Hafız Hüseyin Karaahmetoğlu belediye parkı karşısında pastane işletmiştir. Babaannem Şükrüye Hanım ise Suyabatmaz ailesinin bireylerindendir. Annem Suzan’ın anne ve babası Eminettin Mahallesi sakinlerindendir.  Dedem Özel İdare Müdürlüğünde çalışan Ahmet Mithat Biberoğlu, Anneannem ise Piriçelebi Mahallesi’nden Kolçak ailesinin kızı Lütfiye hanımdır.

O ZAMANLAR RİZE’DE KITLIK VARDI

DEDEM KAZANDIĞI İKRAMİYEYİ RİZELİLERE DAĞITTI

Babam Rize Belediye Başkanlığı’nda Yazı İşleri Müdürü (Başkatip) olarak otuz üç yıl hizmet vermiştir. O zamanlar başkan yardımcısı olmadığından başkana vekâlet ve yardımcılık görevini de başkâtip yanı babam yapıyordu. Bu süreçte birçok başkanla çalışmış sevilen sayılan bir memur, annem ise ev hanımıdır. 1950 yıllarda dedemin aldığı bir milli piyango biletine büyük ikramiye düşmesi nedeni ile Balsu Mahallesi’nde  “binliklerin torunları” olarak anılırdık. O sırada Rize’de kitlik vardı dedem kazandığı ikramiyeyi Rizelilere dağıttı. Babam belediyede çalıştığı süreçte Baba Reis Ekrem Orhon Başkan’a yakınlığıyla bilinirdi. Orhon’dan sonra başkan değişiminde sık sık görevden alınıp, mezbahaneye, İtfaiye ve belediye fırınına sürgün edilmişti. Ama mücadeleci bir yapısı vardı. Her sürgün sonrası Danıştay kararı ile tekrar görevine geri dönerdi.

FERHAT’IN ŞİRİN’E AŞKI GİBİ RİZE’YE AŞIKTI

ÖRNEK BİR SADAKAT ÖRNEK BİR DOSTLUK

* Rahmetli Ekrem Orhon babanızın arkadaşıydı. Ekrem Orhon’a dair o günlerden benliğinizde kalanları biraz anlatırmısınız?

Baba Reis Ekrem Orhon’un sevdası memleketi Rize idi. Baba Reis iyi bir Rize milliyetçisi olmasına karşın tam bir devrimciydi. Baba Reis her çalışanı ile olduğu gibi babam ile de iyi bir dost ve iyi bir çalışma arkadaşıydı. Rize Lisesi Ortaokulunda okuduğum yıllarda, babamın odası ile Baba Reis’in odası yan yana idi. Babamın yanına gittiğimde ya Nevin (Köseoğlu) Abla’ya ya da Hasan (Avcı) Ağabey’ime yakalanırdım. Baba Reis beni görmesin diye ikinci kattaki bu koridorun başındaki köşeden koridorda biri var mı diye çok bakmışlığım vardı. İşte benim açımdan meşhur olan bu koridor benim Baba Reis ile olan anılarımda yer almıştır. Baba Reis, benimle karşılaştığında benimle konuşmaya çalışır ve beni severdi. Papyonlu Baba Reis’in beni yakalaması ve sevmesinden dolayı çok utanırdım. İl dışına çıktığında bana ve kardeşlerime hediyeler getirmesinden çok hoşlanırdık. Koridorda belki de birçok insanın görüp de dikkatini çekmeyen büyük bir harita benim her zaman dikkatimi çekerdi. Bu haritada Rize’de yapacağı dolguyu gösteriyordu. Çılgın bir proje olarak görünürdü. Deniz doldurularak yapılacak havaalanı o tarihlerde bir hayaldi, ama Türkiye yaklaşık elli yıl sonra o hayale ulaşabilmişti. Babam, bir gün eve geldiğinde Baba Reis ile ilgili olarak anneme “Reis sağlığını düşünmüyor” diye yakınmıştı. Babam ilk kez evde Belediye ile ilgili bir konuyu açmıştı. Tabi bizimde ilgimizi çekmişti ve tüm kardeşler kulak misafiri olup babamı dinlemeye koyulduk. Babam “o kadar uğraştım ama ikna edemedim. Doldurduğu mendireğin denizle buluştuğu en uç noktasına bir çadır kurup üç gün orda kalacağını ve oradan şehri seyredeceğini söylüyor” demişti. Babamda kendisine “Issız yerde tek başına nasıl kalacaksın, ben de kalayım” dediğinde, babama kimseyi istemediğini söyleyerek gidip orada üç gün kalmıştı. Baba Reisin bir diğer hayâlı ise Rize-Erzurum yolu idi. Bu yolu yapmak için tüm engellemelere rağmen yılmadan çalışmış ve fakat bunu başaramamıştı. Baba Reisin bana göre bir vasiyet kabul edilen bu yolun vefatından yaklaşık otuz beş yıl sonra tamamlanıp trafiğe açılması sonra iyi bir vefa örneği olmalıdır. Baba Reis’i bir kelime ile tanımlarsam “Ferhat’ın Şirin’e olan aşkı gibi, Memleketi Rize’sine çılgınca âşık bir mecnundu”.

YAPILAN HİZMETE REVA GÖRÜNEN BU MU?

BABA REİS EKREM ORHON’A YAKIN DİYE KAPISINI ÇİVİLEDİLER

Babamın Belediye’de görevde bulunduğu yıllarda çok anıları vardır. Baba Reis Ekrem Orhon’un seçimi kaybetmesi sonrasında gelen yeni başkanın adamları babamın işe geldiği ilk gün babam odasına girmesin diye çivilerle kapatıp babamı odasına sokmamaları gün gibi aklımdadır. Babamın hasta olduğu bir gün doktorunun vizite kâğıdı istemesi üzerine ortaokul öğrencisi olan ben belediye başkanlığına gittim. Dönemin Rize belediye Başkanı’nda vizite kâğıdını imzalamasını istediğimde beni makamından kovdu. Makamından çıkarken başkanına hitaben “Düşmez kalkmaz bir Allah’tır. Sende düşeceksin göreceksin” demem üzerine polisleri çağırttığı ve beni şikayet etmesini ömrüm boyunca unutmadım..       

ÇAY FABRİKASINDA MEVSİMLİK İŞÇİ OLARAK ÇALIŞTIM

OKUMAK İÇİN SAKIZ, GAZOZ, MISIR VE SİMİT SATTIM

*Hangi okullardan mezun oldunuz? Nasıl bir şartlarda okudunuz?

İlkokulu Kurtuluş İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Rize Lisesi’nde okudum. Rize Meslek Yüksek Okulu muhasebe bölümünden ve sonra derece ile girdiğim İstanbul üniversitesi hukuk fakültesinden mezun oldum. İki hukukçu ve iki öğretmen olmak üzere dört kardeşiz. Babam devlet memuru olması ve kirada oturmamız nedeni ile ben çocukluğumdan üniversite bitene kadar çeşitli işlerde çalıştım. İlkokul yıllarımda sakız, gazoz sattım. Ortaokul ve lise yıllarında Reşadiye Mahallesi balıkçılarının tuttukları balıkları bir arkadaşımla birlikte bir kamışa koyarak sattım. Mısır ve simit sattım. Bahçemizdeki topladığım meyveleri sattım. Hurda demir toplayıp sattım. Yüksekokulda okurken Cumhuriyet Çay Fabrikası’nda geçici işçi olarak vardiyalı çalıştım. Gece sabaha kadar çalışıp okuluma gittim. Sendikalı olduğum için babamdan daha fazla para kazanıyordum. Yüksekokulu bitirdikten sonra Rize Belediyesi Elektrik ve Su İdaresi’nde muhasebe elemanı olarak işe başladım. Burada da sendikalı olduğum için yine amirim konumunda babamdan daha fazla ücretim alıyordum.

BEN AVUKAT OLMALIYIM

Çalışırken “ben avukat olmalıyım” deyip gece gündüz ders çalışıp İstanbul hukuk fakültesini derece ile kazandım. Bu arada Rize meslek yüksekokulunda öğretim üyeliği yaparak iki yıl hukuk dersi verdim.  

RİZESPOR GENÇ TAKIMI, ESNAFSPOR VE KALEGÜLBAHAR’DA FUTBOL OYNADIM

*Bir yanda da futbola ilgi duyuyordunuz sanırım

Evet her Rizeli gibi bende mahalle aralarında bulduğumuz boş alanlarda, sokaklarda ve okul bahçelerinde futbol oynuyorduk. Okul bahçeleri çocuklara yasak olduğu için genelde okul yöneticileri bizi karakola şikâyet etmeleri nedeni polisler geldiğinde okulun bahçesinden peşi sıra yakalanmamak için kaçmalarımızı asla unutamam. Çocukluğumuz zamanında bugün olduğu gibi çeşitli kategoride takımlar olmaması nedeni ile biz futbol sevgimizi bu şekilde gideriyorduk. Bu süreçte kuyumculuk yapan Ömer Şahin isimli büyüğümüz bizlerden Rizespor minik takımı adı altında kırmızı ve beyaz olarak iki takım kurdu.  Rizespor’un maçalarının 15 dakikalık devre arasında seyircilerin eğlenmesi için maç yaptırırdı. İlk kez Rize Stadı ile bu şekilde buluştuk. Sonradan bu iki takımdan Rizespor’da çok futbolcu oynamıştır. Daha sonra bu minik takımdan ben dâhil birçok kişi Rizespor genç takımının ve Rizespor amatör oyuncusu olduk. Rizespor genç takımında oynarken aynı zamanda Rize Lisesi futbol takımında da oynadım. Futbolcu lisansım dışında aynı zamanda Rizespor’un basketbol ve voleybol takımlarında da lisanslı oyuncu olarak oynadım Rize’nin en köklü amatör kulübü olan Esnafspor ve Kalegülbahar sporda oynadım. Hukuk Fakültesini kazandığım için tahsilime devam etmek istedim ve Rize’deki futbolculuk serüvenini İstanbul’a taşıdım. İstanbul’da üniversite takımında ve semtlerin takımlarında maçlara çıktım.

EFSANE KALECİYİ DENEME GEREĞİ GÖRMEDİLER

Rize’de mahalle aralarında maçlarımızda ve turnuvalarda oynarken bir kaleci dikkatlimi çekti. Bu kaleciyi Rizespor genç takımın antrenmanına Rize şehir stadına götürdüm. Hocamız  “süper bir kaleci buldum. Kendisini deneyin takıma alın” dedim. Hoca arkadaşımı deneme gereği görmeden bizi kovdu. Çok üzülmüştüm. Sonra o arkadaşım Rizespor’un efsane kalecilerinden biri oldu ve takım kaptanlığı yaptı. o isim Sinan Yenigün’dur.

BİR YIL KARANLIKTA MUM IŞIŞINDA OFİS İŞLETTİM

DAVA ALMAK İÇİN BIYIK BIRAKTIM KALIN CAMLI GÖZLÜK TAKTIM

*Rize Baro Başkanlığını kaç dönem yaptınız. Avukatlığa başlama tarihiniz ve hatıralarınızdan söz eder misiniz?

İstanbul Hukuk Fakültesi’nde olurken boş zamanlarımda aynı zamanda bir avukatın yanında çalışıyordum. Okulum bitince İstanbul’da avukatlık yapmayı düşünüyordum. Tüm alt yapımı ve hedefimi İstanbul üzerine kurmuştum. Babamın belediyeden emekli olması ve kalp hastası olması üzerine evin tek erkek evladı olmasından dolayı Rize de avukatlık yapmayı kara verdim. İki odalı bir ofis kiralayıp bir odasında babamın arkadaşları ile sohbet etmesi be diğer odada benim çalışma odam olarak planlayarak Rize’ye döndüm.

BABAM VEFAT ETTİĞİNDE NE BANKADA MEVZUATI NE PARASI VARDI

CEBİNDEN ÇIKAN AZ MİKTARDA PARAYI ÇERÇEVE YAPTIRIP OFİSİME ASTIM

Avukatlık stajına başladım. Stajımın 5 ayında babam, hısımımız olan bir büyüğümüzün cenazesine Balsu Camisine gitti ve namazı kılarken caminin avlusunda kalp krizi geçirerek vefat etti. Mezarı Balsu Camii’nin bahçesindedir. Babam vefat ettiğinde ne bankada bir mevduatı, ne de parası vardı. Cebinden çıkan az miktarda parası şuan çerçeveli bir şekilde ofisimin duvarında asılıdır. Stajımı bitirdim. Ofis açmak için çalışmalara başladım. Akrabalarımdan bir kişi hariç kimse “ofis açacaksın ne ihtiyacın var” demedi. Çekirdek ailemin yardımı ile Rize’de Tuzcu Han’da küçük bir odayı kiraladım. Hiç unutmam kiralamak için her zaman minnet duyduğum Han sahibi Adil Tuzcu abim benim durumumu bildiği için kira bedeli istemedi. Zaten kira bedeli çok düşük bir bedel olmasına rağmen ben bu bedeli ailemden alarak zorla kendisine verdim. Ofisi nasıl donatacağım diye düşünürken staj yaparken bir icra takibi için beni buldular. Büyük bir bedeldi. Bu takibi açıp parayı tahsil ettim ve 110 lira kazandım. Bu para ile ofise bir metal küçük masa beş sandalye aldım. Ofisi donanmasına donattık ama bu kez ofisin elektrik borcu vardı. Eski kiracı elektrik paralarını ödememeleri nedeni ile elektriği kesilmişti. Elektriğin açılabilmesi için o borcun ödenmesi gerekiyordu. Para olmadığı için bir yıl elektriksiz karanlıkta mum ışığında ofisi işlettim.

GELEN MÜŞTERİLER SEN ÇOCUKSUN DİYOR DAVA VERMİYORDU

BUNU YAŞMAK YAŞLI GÖZÜKMEK İÇİN KALIN GÖZLÜK TAKTIM

Rize’de genç avukat olarak çalışmanın zorluklarını yaşadım. Gelen müşteriler sen çocuksun deyip dava vermiyorlardı. Bunu aşmak için kalın gözlük taktım ve bıyık bırakarak kendimi olduğumdan yaşlı gösterdim ve davalar bu şekilde gelmeye başladı. Avukatlığım sürdükçe sevilmeye başladım ve yaklaşık 15 yıl Rize barosu yönetim kurulu üyeliğini yaptım. İki dönem Rize Baro Başkanlığı görevinde bulundum. Baro Başkanı olduğum dönemde baro başkanları en fazla iki dönem baro Başkanı olabilirlerdi. Benden önceki baro başkanlarının görev süreleri sınırsızdı. Baro başkanlığım sonuna doğru iki dönem baro başkanlığı sınırlama kaldırılmasına rağmen aday olmadım ve Rize barosunda bir gelenek yerleştirerek baro başkanlığına devam etmedim. Şuan bile devam ettiği şekli ile her baro başkanı iki dönem aday olacak ve bu dönem sonunda baro başkan yardımcısı aday olup batı başkanı olması sağlanacaktı. Başlattığım bu sistem bugün bile Rize barosu seçimlerinde uygulanması beni son derece mutlu etmektedir. Burada amaç her bir avukatın hedefi olan baro başkanlığı görevini yapmasıdır.

STADA KAÇAK GİRİŞİ ÖNLEMEK İÇİN NÖBET TUTARDIK

TAKVİM BASAR, SATAR GELİR ELDE EDERDİK.

Rizespor’da uzun süre yöneticilik yaptınız o dönemlerden çekilen zorluklardan hatıralardan aklınıza kalan nelerdir?   

Rizespor’da yöneticilik serüvenim 1988 yılında başladı. Kadir Çakır başkanlığında yöneticilik görevimi sonlandırdım. Şadan Tuzcu, Şeref Keçeli, Ahmet Akyıldız, Süreyya Turgut, Nejat Ural, Mehmet Cengiz, Ekrem Cengiz ve Kadir Çakır Başkanlığındaki yönetim kurullarında yer aldım. Son olarak Kadir Çakır yönetiminde bir ay çalıştım ve istifa ettim. Yöneticilik yaptığım süreçte öyle bugünkü gibi ciddi paralar yoktu. Çok ciddi parasal sıkıntılar çektik. Başkanlar hangi kapıyı zorlarlarsa zorlasınlar kaynak bulmaktan zorlanırlardı. Bizde aynı durumdaydık. Öyle ki gelirlerimiz maç bileti satışı, Çaykur’dan işçiler için ödenen spor aidatları, zar zor girdiğimiz spor Toto’dan isim hakkı (öyle her hafta spor Toto’ya giremezdik) gibi gelirlerdi. Bizler gelir arttırmak için reklam tabelalarını kavga dövüş Gençlik il Müdürlüğü’nden ihale ile alırdık. Bu reklam alanlarını satardık. Maçlara kaçak girişleri önlemek için kapılarda nöbet tutardık. Takvim basıp satardık. Özel maçlar yapıp esnaflardan nerdeyse zorla davetiye bedeli isterdik. Takım otobüsünün mazot bedelini cebimizden toplardık. Çok zor günlerdi. Şimdiki gelirleri düşünüyorum da bu gelirlerle neler yapılmaz ki? Kullanmasını ve harcamasını bilirsen ve işi de bilirsen bu gelirlerle ilk beşe oynayacak takımlar oluşturursun. Ama nerde?    

BİZ BİRBİRİMİZİ YERSEK ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇER

*Türk futbolunda üst düzey yöneticilik yaptınız. Görev yaptığınız sürece neler yaşadınız?

Rize de avukatlık yaptığım günlerde Rize il disiplin kurulu başkanlığı görevini yaptım. Rizespor yönetim kurulu üyeliğine seçilmem nedeni ile istifa etmek zorunda kaldım. Rizespor da uzun yıllar yöneticilik ve avukatlık yaptım. Rize’de bulunduğum yıllarda ve günümüzde halen TFFHGD’ye fahri danışman avukat olarak hukuki olarak yardımda bulunmaktayım. İstanbul’a taşındıktan sonra TFF PFDK yönetim kurulu üyeliği ve PFDK başkanlığı görevinde bulundum. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrasında TFF’deki tüm kurullar istifa ettirildi. Güvenlik soruşturulması sonrasında tekrar PFDK başkanlığına atandım. PFDK başkanlığına atanmam sonrasında yapılan ilk yönetim kurulu toplantısında görev dağılımı oylamasında Rıdvan Dilmen in avukatının başkan Yardımcısı olarak seçilememesi neticesinde TFF’de hemşerim olan kişi ile birlikte beni PFDK başkanlığından istifa ettirttiler. (istifa ettirirken kullandıkları ismi yazmaktan hicap duymaktayım. Çünkü kullandıkları ismin bu kararı verdiğine inanmamaktayım). Bu da yetmemiş gibi lekelemek için bir kulüp başkanına beni savcılığa şikayet ettirip (tabi bu haberi basına da servis edip) benden iyi intikam aldılar. Bu süreçte hemşerilerimin beni yalnız bırakmaları beni son derece üzmüştür. Bu kıyımı seyredenlere de selam olsun. Biz birbirimizi bu insanlar yüzünden yersek atı alanlar Üsküdar’ı geçecektir.

SOSYAL ÇALIŞMALAR

*Sosyal faaliyetlerinizde aralıksız devam ediyor

Bugüne kadar çeşitli sivil toplum örgütlerine başkan ve yöneticilik yaptım. İzmir Tabiat Varlıkları Kurul başkanlığı, Rize Vakfı, Mustafa Enver Adakan Vakfı Yönetim Kurulu görevlerinde bulundum. Çeşitli makaleler yazdım. Ticaret hukukunda değişiklikler, 6222 sayılı şike ve teşvik primi kitabı, Sporda ırkçılık ve ayrımcılık kitaplarını yazdım. Şu an iftira adı altında bir kitabı yazıyorum.                                         

Fatih Sultan KAR / İST.


Anahtar Kelimeler:

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor