Hayati Akbaş
İSTANBUL-Hayat ile aramızdaki nefes olan akciğerlerinizi, sigara ile söndürmeyin. Tütün ve tütün mamulleri tüketimi dünyada görülen kanserlerin yüzde 13’ünü oluşturan akciğer kanserine neden oluyor.
Türkiye İş Bankası İştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak; “Sigara tüketimi, akciğer kanserine sebep olan birincil etken. Sigara tüketimini bırakmak, içmiyorsanız bile sigara tüketilen ortamlarda bulunmamak, hastalığı önler. Akciğer kanserinden korkmayın, düzenli kontroller ile ve sigaradan uzak durarak önleminizi alın”
- Temel görevi, vücuda oksijen alınması ve yaşamsal faaliyetler sırasında oluşan karbondioksitin vücuttan atılmasını sağlamak olan akciğerlerdeki doku ve hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu kitle oluşur. Bu kitle kimi zaman bulunduğu ortamda büyür ve etrafındaki dokulara yayılıp hasar verebilir. Oluşan bu kitleye (tümör) akciğer kanseri denir.
- Akciğer kanserinin dünyada görülme sıklığı, tüm kanserlerin %13’ünü oluştururur. Türkiye’deki oranlar ise erkeklerde yüz binde 75, kadınlarda yüz binde 10 olup, yıllık beklenen hasta sayısı yaklaşık 30.000’dir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hem erkeklerde hem kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedenidir ve ölümlerin yaklaşık % 19,4’ünü oluşturur.
SİGARA KULLANAN ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
- Akciğer kanserinin Türkiye’de ve dünyada görülme sıklığı benzerdir. Sigara kullanımına bağlı olarak, erkeklerde ve 50-70 yaş aralığında daha fazla görülür. Kadınlarda sigara içme oranı arttığından kadınlarda da oran yükselme eğilimindedir.
AKCİĞERLERİNİZİ KANSER EDEN DUMANDAN UZAK DURUN
- Akciğerlerimiz dışarıya açılan bir organdır ve dış ortam havasını kullanır. Bu nedenle nefes ile alınan havadaki her türlü madde sağlığımızı etkileyebilir. Sigara bunların en sık görülen nedenidir. Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi, erken başlama yaşı, dumanı derin çekme ve katran miktarı ile kanser gelişme riski artar.
- Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal ve 70’ten fazla kanser oluşumuna neden olan madde olduğu bilinmektedir. Pasif içicilikte de aynı riskler mevcuttur.
- Kanser riskini artıran diğer etkenler bazı toprak ve kayalarda bulunan asbest lifleri, radon gazı inhalasyonu, uranyum, berilyum, vinilklorid, nikelkromat, kömür ürünleri, hardal gazı, bazı petrol ürünleridir. Bu gibi ürünlere maruz kalan mesleklerde çalışan kişilerde akciğer kanseri daha fazla görülür.
- Akciğer kanserinde aile öyküsü olması, yüksek düzeyde hava kirliliği, içilen suyun yüksek oranda arsenik içermesi, akciğerlere radyasyon tedavisi uygulanması, akciğerde bazı hastalıklar sonrasında kalan yara izi (skar); bütün bu sebepler hastalığın ortaya çıkmasında etkili faktörler olarak biliniyor.
BU BELİRTİLERİ DİKKATE ALIN
- Öksürük (geçmeyen, giderek kötüleşen), nefes darlığı, kanlı balgam, iştah kaybı ve zayıflama, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, göz kapağı düşüklüğü, kolda ve omuzda ağrı, yaygın vücut ağrısı, ateş, yüz ve boyunda şişme, bütün bu belirtiler akciğer kanserine işaret edebilir. Belirti vermeden de akciğer kanseri ilerleyebilir. Hastaların neredeyse dörtte birinde kanser belirti vermeyebilir. Çoğu kişi akciğer kanseri olduğunu başka bir nedenle akciğer filmi çektirdiğinde öğrenir.
DÜZENLİ TARAMALAR AKCİĞER KANSERİNİ ÖNLER
- Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır. En önemli nedeni tütün ve tütün ürünleridir. Bu nedenle hastalıktan korunmada en önemli faktör sigaraya başlamanın önlenmesi ve sigara içenlerde bıraktırılmasıdır. Özellikle gençleri hedef alan koruyucu programlar çok önemlidir. Radyasyon maruziyetinin azaltılması, bunun yanı sıra asbest, radon, zararlı gaz ve kimyasallara maruziyetin önlenmesi kanser riskini azaltabilir.
- Rutin olarak yapılan kontroller, akciğer kanserinin erken evrede belirlenmesinde hayati önem taşıyor. Akciğer kanseri erken evrede teşhis edilirse, tedavide başarı şansı oldukça yüksektir. Rutin kontroller dışında riskli gruplara günümüzde düşük doz spiral bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleriyle erken evrede saptamak mümkündür.
Bayındır Sağlık Grubu Hakkında:
Bayındır Sağlık Grubu’nun temeli, 1992 yılında o zamanki adıyla Bayındır Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başlayan Bayındır Hastanesi’ne dayanmaktadır. İş Bankası iştiraklerinden olan grup, kısa sürede sağlık alanında referans kurumlardan biri haline gelmeyi başarırken, bunda tam zamanlı çalışan deneyimli hekim kadrosunun yanı sıra, hedeflenen nitelikli hizmet anlayışını sağlamak için kurum tarafından özümsenen temel değerler de önemli rol oynamaktadır. Etik değerlere saygılı, kanıta dayalı tıp ve hasta odaklı hizmet anlayışına sahip Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi ile başlayan bu anlayışını kısa sürede Bayındır Kavaklıdere Hastanesi, Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi’nin yanı sıra, İstanbul’da sayısı 5’e ulaşan Bayındır Diş Klinikleri ve İzmir’de bulunan Bayındır Alsancak Diş Kliniği’nde de başarıyla uygulayarak, vermekte olduğu sağlık hizmetinin etki alanını genişletmiştir.