Âile hayatının temel taşını teşkil eden kadındır. O kadın cinsi, yalınız cemiyetin yarısı değil, cemiyetin annesidir. Bu sebepten, Pedagoglar çocuk terbiyesinde %80 hanıma hisse vermişler. Bu sebepten bize lazım olan hisseyi Üstad Bediüzzaman’ın annesinin terbiyesini nasıl methettiği sözlerinden alalım: “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki; o dersler fıtratımda, adeta maddi vücudumda çekirdek hükmünde yerleşmiş; sair derslerin o dersler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.”
Evet Üstadın ilimde o kadar ilerlemesine hayran kalıp sebebini annesinden öğrenmek için, bir gün toplanıp Üstadın evine gitmişler, annesine: “Valide sen Said’i nasıl yetiştirdin?” Sorusuna karşı Üstadın validesi cevaben: “Ben Oğlumu abdestsiz emzirmedim ve teheccüd namazımı hiç kaçırmadım” sözleri ile cevap vermiş.
Bunu teyit eden Peygamberimizin a.s.m. hadisi şerifinde, Çocuk terbiyesi ne zaman başlar sorusuna cevaben: “Erkek ve kız 20 sene evlenmeden önce bu terbiye başlar” demiş. Yani hanım kıza ve oğlana, anne ve babaları lazım olan din terbiyesini verebildiyseler, onlardan doğacak çocuklar da, dinine sıkı sıkı bağlı olan o çocukların anne ve babalarından lazım olan din terbiyesini almış olacaklar. Evet anne ve baba dindar iseler…
Bu sebepten, ister terbiye-ahlak isterse yapılan tahsilin faydasının derecesi âileden alınan terbiyeye bağlıdır. Rahmetli Annemin bir sözü vardı: “ İlim ilim, ama terbiye.”
Şimdi size soruyorum? Sokakta yarım çıplak, yürürken ayakkabılarını tak tak tak yerlere vurarak hava atan bu hanım kızların evlatlarından nasıl bir terbiye bekliyoruz?
Ben Yugoslavya da yaşadığım Sosyalist sistemini geride bırakan 80 senelik bir cumhuriyet sistemini yaşayan vatandaşımız kendisi din terbiyesini kendisi almış mı ki evladına verebilsin. (Yugoslavyanın Titosu 1952 hanımlardan tesettürü kaldırırken, halka: “Biz geç kaldık Türkiye “kılık kıyafet” kanunu ile bunu çok daha erken halletti” diyordu.
Evet anne baba din terbiyesini almamış ama onlardan 10 lira yerine hiç kimse 100 lira vermiyor. Demek aptal değiller kafaları çalışıyor. Madem çalışıyor. Onlara Allahın en büyük hediyesi olan evlatlarına din terbiyesini vermeleri lazım ve elzemdir. Hatta anne ve babanın en mühim işi ve bu zamanda en zor işi evlatlarına din terbiyesi vermektir. Yok, anne ile baba din terbiyesi almayıp birer materyalist-maddeci iseler, yavruları okul çağına geldiğinde zavallı anne her gün çocuğu okula götürür, çıkacağı zamanda gider okul kapısında bekler çıkınca alır. Fakat Kur’an okuması için hocaya gönderirken öyle yapmaz. Annesine sorsan çocuğu Kur’an okuttun mu? Ben hocaya gönderdim hoca okutmadı cevabını verir. Ben anne ile babaların din hususunda çok gayretli olmalarını Allah’tan temenni ederim. Çünkü öldükten sonra sonu olmayan bir hayat bizi bekliyor!…
Dinimizde Namaz ibadetlerin temelini teşkil eder, fakat Namaz hususi bir ibadettir. Yani namaz kılan borcunu ifa edip sevabını kazanmış olur. Kılmazsa vebali kendi boynundadır. Onların namaz gibi ibadetleri açık saçık gezenler gibi başkasını günaha sokmaz. Düşünün bin rekat nafile namaz kılmak mı daha sevap şehvet nazarı ile açık saçık bir hanıma bakmamak mı daha sevap? Yabancı hanımın çıplağına bakmak haram olduğu için bakmamak daha sevap. Yani onu Allah yasak etmiş ötekisi ise nafile. Bir düşünün ve anlayın, devamlı sokaklarda açık saçık gezenlerin halini. Sokaklarda o açık saçık kıza, kaç bin kişi şehvetle baktı ise, bütün o erkeklerin kazandıkları günah kadar o hanım da o günahları kazanmıştır. Bu sebepten Üstadımız: Cehennemde en önce o çıplak bacaklar yanacağını, Hadisi şerife dayandırarak bize haber veriyor.
Bir market, “Ben başı kapalı me’mureler alacağım” ilan eder. Para kazanmak için hanım kız hemen başına şamiyi(örtüyü) bağlıyor ve işe giriyor. Fakat bir kıza başını kapat yoksa o nazik vücudun cehennem ateşinde yanar, desen senin sözüne ehemmiyet vermiyor zavallı. Nedenini siz sözleyin!!! O hanım kız unutmasın ki: Bir zaruret halinde başörtüsüz gezerken, kendisine “Ah ne zaman o gün gelecek beni yoktan insan olarak yaradan Allah’ıma isyan yapmakta kurtulacağım” derse, onu inşallah Allah af eder. Fakat bir hanım kız başörtüsü bir şey değildir dese, dinden çıkmıştır, bir kafire olmuştur. Peki, okumak arzu eden buluğ çağına girmiş bir kızın hali ne olacak? Devletimiz Üniversitelilere başörtüsü müsaade etti, ama baştakiler muhalif olan dinsizlerin baskılarından daha kurtulamadıkları için baş örtüyü liseye gidenlere daha müsaade etmedi. Peki liseye giden kızların hali ne olacak? Evet buluğ çağına girmiş lisede tahsil etmek isteyenler evden okula kadar başörtüsü ile gidecek, eve gelmek için okuldan çıktımı yine başını bağlayıp evine gelecek, böylece inşaallah onlar da kurtulur.
Abdülkadir Haktanır