Tarih: 14.01.2025 21:34

1 Ay İskan, 11 Ay Viran Evler

Facebook Twitter Linked-in

Abdullah Uzun

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı yaylaları gezen biri olarak gözlemlediğim önemli bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Adı ve sanıyla tanınmış pek çok yaylada, ilçe merkezlerinde dahi nadir rastlanan lüks evler ve villalar inşa ediliyor.

 Dört mevsim bu yaylaları gezen biri olarak, büyük hayranlıkla baktığım bu yapıların çoğunun, yılda yalnızca bir veya en fazla iki ay kullanıldıktan sonra kaderine terk edildiğini görüyorum.

 Geri kalan aylarda ise bu evler adeta viraneye dönüyor.

Gurbetten gelip burada çalışarak kazandıkları emeklerini, durumu yerinde olan kardeşlerimiz bu devasa masraflara harcıyor.

 Ancak soruyorum, bu kadar büyük, gösterişli, doğayla uyumsuz yapılara gerçekten gerek var mı? 

Daha küçük, doğayla bütünleşmiş, sade yapılar tercih edilse, hem doğaya zarar verilmez hem de milli servet israf edilmez.

Gezginlerin sıkça sorduğu sorular da buna işaret ediyor: “Bu konak kimin?” Cevap alındığında, genelde “Falanca yaptı” diye geçiştiriliyor. 

Ancak bu sorunun arkasında, bu yapılar için harcanan emeğin ve paranın sorgulanması var.

 İnsan düşünmeden edemiyor; bu kadar masrafla yapılan evlere bir ay bile kalınmıyorsa, bu büyük yatırımlar gerçekten gerekli mi?

Buna dair bir anımı paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz Aralık ayında, bir metre karın altında Trovit Yaylası’na çıktık. 

Hayranlıkla baktığımız bir konağın çatısı ve bacası uçmuştu. 

Ev sahibiyle iletişime geçmek için Elevit’te yaşayan bir kişiden yardım istedik.

 Telefonla ulaştığımız ev sahibi, “Haziran ayında ancak bir hafta gelebilirim. Bu yıl çok yoğunum” dedi. 

Yani, bu lüks konaklar sadece “Falanca yaptı” denilsin diye büyük servetler harcanarak inşa ediliyor. Ama yılın çoğu zamanı kullanılmıyor ve adeta doğanın insafına bırakılıyor.

Bu durum, yaylalarda basit barakalarda konaklayan komşuların gözünden nasıl görünüyor, hiç düşündünüz mü? 

Bir tarafta devasa ve lüks villalar, diğer tarafta basit, doğayla uyumlu, ihtiyaçlara cevap veren küçük yapılar…

Elbette herkes, kazandığı parayı nerede harcayacağına kendisi karar verir.

 Ancak bu tür yatırımlarda yöre halkının hassasiyetlerinin, doğanın korunmasının ve yerel ihtiyaçların göz önünde bulundurulması gerekmez mi?

 Yaylalardaki bu paralar, örneğin kullanılmayan yolların düzenlenmesine, yayla halkının ihtiyaç duyduğu su, tuvalet ve mescit gibi altyapı eksikliklerinin giderilmesine harcansa daha iyi olmaz mı?

Bunlar benim kişisel düşüncelerim. Ancak doğanın, yerel halkın ve milli servetin korunması adına daha bilinçli hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Son sözüm şu: 

Yaylalarımızın kimlik ve doğasını koruyarak gelecek nesillere aktarmak için, her birimizin bu topraklara daha fazla duyarlılık göstermesi gerekiyor.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —