Bismillahirrahmanirrahim
 
Cenab-ı Hak (c.c), Fâtır Suresi  10-11. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:
 
10-Kim izzet  (şan ve şeref) istiyorsa, o hâlde (bilsin ki), izzet tamâmıyla Allah'ındır.  Güzel söz O'na yükselir; sâlih amel de onu (o güzel sözü) yükseltir.(*)  Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için (pek) şiddetli bir azab vardır.  İşte onların tuzağı yok mu, (bil'akis) kendisi darmadağın  olur.
 
11-Allah ise sizi bir topraktan, sonra bir  nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş bir hulâsadan) yaratmış, sonra da sizi  (erkek ve dişi) çiftler kılmıştır. Fakat O'nun ilmi olmadan hiçbir dişi, ne  hâmile kalır, ne de doğurur. Kendine ömür verilen bir kimseye (daha çok) ömür  verilmesi de, onun ömründen kısaltılması da ancak bir kitabda (Levh-i Mahfûz'da  yazılı)dır. Şübhesiz ki bu, Allah'a göre pek kolaydır.
 
(*) "Hava unsurunun yüksek ve ehemmiyetli  vazîfesi اِلَيْهِ يَصْعُدُ اْلكَلِمُ الْطَيِّبُ [Güzel söz O'na yükselir]  âyetinin sırrıyla, güzel ve ma'nîdâr (ma'nâlı) ve îmânî ve hakīkatli kelimelerin  kalem-i kaderin istinsâhıyla (çoğaltmasıyla) ve izn-i İlâhî ile intişâr  etmesiyle (yayılmasıyla) bütün küre-i havadaki melâike ve rûhânîlere işittirmek  ve Arş-ı A'zam tarafına sevk etmek için kudret-i İlâhî kaleminin mütebeddil  (değişebilen) bir sahîfesi olmaktır. Mâdem havanın kudsî vazîfesinin, hikmet-i  hılkatinin (yaratılış hikmetinin) en mühimi budur. Ve rûy-i zemîni (yeryüzünü)  radyolar vâsıtasıyla bir tek menzil (yer) hükmüne getirip nev'-i beşere (insan  nev'ine) pek büyük bir ni'met-i İlâhiye olmaktır. 
 
Elbette ve elbette beşer, bu pek büyük  ni'mete karşı bir umûmî şükür olarak, o radyoları herşeyden evvel kelimât-ı  tayyibe (temiz sözler) olan Kelâmullâh'ın (Allah Kelâmı'nın), başta Kur'ân-ı  Hakîm ve hakīkatleri ve îmânın ve güzel ahlâkların dersleri ve beşerin lüzumlu  ve zarûrî menfaatlerine dâir kelimâtları olmalı ki o ni'mete şükür olsun. Yoksa  ni'met böyle şükür görmezse, beşere zararlı düşer."